Almanya’nın Chemnitz kentindeki şiddet olayları ve Almanya’nın sömürgecilik tarihi gazetelerden seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.
Süddeutsche Zeitung radikal sağın Chemnitz’teki taşkınlığının Almanya Başbakanı Angela Merkel’in iltica politikasıyla irtibatlandırılmasının yanlış olduğunu dile getiriyor:
“Angela Merkel 2015’ten önce de Avrupa Birliği’ndeki yükümlülüklerin adilce paylaşılmadığını biliyordu. 2015’teki mülteci kararını tutarlı bir şekilde gerekçelendirmedi. Halk endişelenmeye başladıktan sonra da bu gibi olayların tekerrür etmesini önleyeceğini açıklamakta geç kaldı. Merkel’i bu açıdan eleştirenler tahlillerinde haklıdırlar. Ancak Almanya Başbakanını ‘mülteci sorununun altından kalkarız’ mealindeki sözlerinden dolayı Chemnitz’deki aşırı sağ saldırganlığının suçuna ortak etmeye çalışmak saçmadır ve tehlikelidir. Bu eleştiriyi ortaya atan Hür Demokrat Parti Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki sözlerinin aşırı sağcıların şiddet ve demokrasi düşmanlığını meşrulaştırma anlamına gelebileceğini belki düşünmemişti. Eleştirisinin kışkırtma amacı taşımadığını söylemesi suçlamasının yarattığı etkiyi ortadan kaldırmaz.”
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi Chemnitz’teki cinayetin zanlılarından biri hakkındaki tutuklama emrinin dışarıya sızdırılarak sosyal medyada yayımlanmasını konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:
“Saksonya eyaletinde yapılan siyasi hatalar karşısında eyalet Başbakanı Kretschmer’in ‘skandalın sorumlularından hesap sormaya çalışılacağını’ açıklaması yetmez. Suçluyu bulmaya çalışmak diye bir şey olamaz. Sorumlular bulunmalı ve cezalandırılmalıdır. Çünkü hukuk devletinin Saksonya eyaletinde işlediği şüphe götürür. Eyalet Başbakanı, sokaklara taşıp Hitler selamı vermeyen eyalet halkının güvenini yeniden kazanmalıdır.”
Nürnberger Nachrichten gazetesi Almanya’nın sömürgecilik geçmişini sorguladığı yorumunda göç ülkesi olduğunu idrak etmeye başlayan Almanya’nın geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini dile getiriyor:
“Afrika’nın sanat eserleri Avrupa müzelerine tesadüfen gelmemiştir. Onlar, sömürgecilik tarihinin ganimetleridir. Gerçi Almanya’nın sömürgecilik tarihi 30 yıl bile sürmeyip, Almanya’nın 1918’de Birinci Dünya Savaşı sonucunda yenilmesiyle birlikte sona erdi. Ancak doğurduğu sonuçlar, özellikle Almanya’nın giderek artan şekilde göç alan ülke konuma gelmesiyle daha fazla hissediliyor. Yakın Doğu ve Afrika ülkelerinin insanları er ya da geç kültürel miraslarının akıbetini öğrenmek isteyeceklerdir. Önemli olan tarihi eserlerin tümüyle iade edilmesi değil, gerçek sahipleriyle konuşulup bu mirasın nasıl değerlendirileceğine karar verilmesidir.”
Hessische Niedersächsische Allgemeine gazetesinin sömürgecilik yıllarında kıyıma uğratılan Namibya yerlilerinin nasıl tazmin edilebileceğine şu satırlarla değiniyor:
“Almanya’ya getirilen kemiklerin iade edilmesi yetmez, daha fazlası yapılmalıdır. Almanya şimdiye kadar resmen özür dilemedi. Bu utanç verici bir durumdur. Verilen zararın telafisinde de ilerleme kaydedilmedi. Almanya hükümeti Namibya devletinin ya da Herero ve Nama halklarının bireysel tazminat taleplerinin hukuki dayanağı olmadığını savunuyor. Öyle ise, bu halk gruplarıyla sürdürülen yardım görüşmelerinin bir an önce tamamlanması gerekir. Söz konusu olan, Alman tarihinin karanlık bir döneminin sorumluluğuna sahip çıkılmasıdır.”