Dr. Şevket Dalboy

Önsöz:

Türk tarihi, farklı medeniyetlerin etkisi altında evrilmiş bir geçmişe sahiptir. Bu süreç içinde Türk kadınının rolü, zamanla değişmiş ve farklılaşmıştır. Bu makalede, Türk kadınının rolündeki değişimi anlamak için öncelikle Gök Türkler döneminden Osmanlı İmparatorluğu’na kadar olan dönemlere odaklanacağız. Bu dönemlerde Türk kadınının toplum içindeki konumu, sosyal yapı, eğitim, siyasi katılım ve kültürel etkileşim gibi unsurları ele alacağız. Ayrıca, Arap kültürünün Türk kültürüne olan etkisini de değerlendireceğiz.
Bu makaleyi yazarken amacımız, Türk kadınının tarih boyunca yaşadığı değişimleri ve toplumdaki rolünü anlamak, kadının toplumsal, siyasi, kültürel ve eğitimsel açıdan nasıl şekillendiğini analiz etmektir. Bu dönemlere odaklanarak Türk kadınının tarihsel süreç içindeki deneyimlerini ve toplum içindeki yerini derinlemesine incelemek istiyoruz. Ayrıca, Arap kültürünün Türk kültürüne olan etkisini anlamak ve bu etkinin Türk kadınının rolü üzerindeki etkisini vurgulamak da hedeflerimiz arasındadır. Bu şekilde, Türk kadınının tarih boyunca yaşadığı değişimi daha iyi kavramayı ve kadının toplumdaki önemli katkılarını vurgulamayı amaçlıyoruz.

Literatür:

Bu bölümde, Türk kadınının rolünün tarihsel değişimi üzerine yapılan önemli araştırmalar ve literatür incelenecektir. Kadın tarihçilerin ve araştırmacıların çalışmaları, Türk kadınının toplumdaki yerini ve rolünü anlamak için önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Ayrıca, Türklük kavramının şekillenmesi ve Arap kültürüyle etkileşiminin kadının rolü üzerindeki etkileri konusunda da literatür taraması yapılacaktır. Bu bölüm, daha geniş bir perspektif sunarak, geçmiş araştırmaların bulgularına dayanarak Türk kadınının rolündeki değişimi daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

Örneğin, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın „Osmanlı Toplumunda Aile“ adlı eseri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadının aile içindeki rolünü ve toplumda nasıl konumlandığını inceler. Ortaylı, kadının Osmanlı toplumunda ailenin temel yapı taşı olduğunu ve harem yaşamının sadece saraya özgü bir uygulama olduğunu savunur.

Ayrıca, Fatma Aliye’nin „Müsâkât: İstanbul Mahalle Kadınları“ romanı, Osmanlı döneminde İstanbul mahallelerinde yaşayan kadınların günlük yaşamlarını ve sosyal ilişkilerini ele alır. Bu eser, Türk kadınının Osmanlı toplumunda ne tür bir etkileşim içinde olduğunu ve mahalle kültürünün kadının rolündeki etkisini anlamamıza yardımcı olur.

Türk kadınının rolündeki değişimi anlamak için Arap kültürünün etkisi de önemli bir konudur. Örneğin, Prof. Dr. Nilüfer Göle’nin „Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme Cinsiyet ve Kimlik“ adlı çalışması, Türkiye’de başörtüsü tartışmalarını ve kadının kamusal alanda görünürlüğünü ele alır. Bu çalışma, Arap kültürünün Türk toplumunda kadının giyim tarzı ve kamusal alanda var oluşunu nasıl etkilediğini araştırır.

Türklük kavramının şekillenmesi ve Arap kültürüyle etkileşimi konusunda da literatürde önemli çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin, Şerif Mardin’in „Türk Modernleşmesi“ adlı eseri, Türk modernleşmesinin nasıl gerçekleştiğini ve Türk kültürünün farklı etkiler altında nasıl dönüştüğünü inceler. Bu çalışma, Türk kadınının rolünün de modernleşme süreciyle nasıl değiştiğine dair önemli ipuçları sunar.

Bu literatür taraması, Türk kadınının rolünün tarihsel değişimini anlamak için temel kaynakları sunmaktadır. Ancak, daha detaylı bir makale için bu çalışmalara daha derinlemesine ve kapsamlı bir şekilde atıfta bulunulması gerekmektedir. Bu şekilde, Türk kadınının tarihsel rolündeki değişimin daha iyi anlaşılması ve bilimsel bir makale yazılabilmesi için daha fazla detay ve analiz sağlanabilir. Bu makalede, Türk kadınının rolündeki değişimin tarihsel süreçte nasıl gerçekleştiğini anlamak amacıyla, literatürdeki önemli çalışmaların derinlemesine inceleneceği ve bu çalışmalardan elde edilen bulguların bilimsel bir şekilde analiz edileceği vurgulanacaktır.

Giriş:

Tarih boyunca, toplumların sosyal, kültürel ve siyasi yapısı sürekli olarak değişim göstermiştir. Bu değişimlerden biri de kadının rolüdür. Türk tarihi incelendiğinde, kadının rolünde zaman içinde belirgin değişimlerin olduğu görülmektedir. Bu makalede, Türk tarihinde kadının rolündeki değişim Göktürklerden Osmanlı İmparatorluğuna kadar ele alınacaktır.

Göktürkler Dönemi

Türk tarihindeki en eski Türk devletlerinden biri olan Göktürkler, 6. ve 8. yüzyıllar arasında Orta Asya’da hüküm sürmüş bir imparatorluktur. Göktürkler döneminde kadınlar, toplumun merkezinde aktif bir rol oynamış ve sosyal, siyasi ve kültürel hayatta önemli bir konuma sahip olmuşlardır.

Göktürk toplumunda kadınlar, hükümdarların anneleri, kardeşleri, eşleri ve kızları olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Hükümdarların anneleri, genellikle „Katun“ unvanıyla anılırlardı ve hükümdarın yanında danışmanlık yaparak devlet işlerine etkili bir şekilde katkıda bulunurlardı. Katunlar, devletin yönetiminde söz sahibi olurlar ve hükümdarın kararlarında etkili bir rol oynarlardı. Örneğin, İlteriş Kutlug Kağan’ın annesi Katun Karakız, hükümdarın yanında önemli bir danışman olarak görev yapmış ve devlet politikalarında etkin bir şekilde yer almıştır.

Göktürk toplumunda kadınlar, sadece hükümdar ailesiyle sınırlı kalmayıp, diğer toplumsal rollerde de aktif bir şekilde yer almışlardır. Göktürk kadınları, ticaret, sanat ve kültür alanlarında da önemli roller üstlenmişlerdir. Özellikle kutsal görevlerde yer alabilen şamanlar arasında kadınların da bulunması, kadınların dini ve manevi hayatta etkin olduğunu göstermektedir.

Göktürk kadınlarının toplum içindeki statüsü, diğer toplumlardan farklı olarak oldukça yüksekti. Göktürklerde kadınlar miras alma, mülkiyet sahibi olma, kendi mallarını yönetme gibi haklara sahipti. Hatta bir kadın, eşinin ölümünden sonra onun yerine geçerek devletin başına geçebilirdi. Bu, Göktürk toplumunda kadınların siyasi güce sahip olduğunu gösteren önemli bir örnektir.

Ayrıca, Göktürk kadınları savaşa katılabiliyor ve toplumun savunmasında aktif rol alabiliyorlardı. Savaşta cesaret gösteren kadınlar, toplumda saygın bir konuma sahipti. Göktürk kadınları, hem savaşçı olarak hem de ev içinde ailenin ve toplumun yönetiminde aktif olarak yer alarak dengeli bir rol dengesi sağlamışlardır.

Göktürk döneminde kadınların günlük yaşamdaki giyimleri ve süslenmeleri de önemliydi. Göktürk kadınları, giysilerinde ve takılarında zengin süslemeler kullanırken, özellikle saç süslemeleriyle dikkat çekerlerdi. Elde edilen arkeolojik buluntular, Göktürk kadınlarının estetik anlayışının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

Göktürkler dönemi, kadınların toplum içindeki önemli roller üstlendiği ve sosyal, siyasi ve kültürel hayatta etkin bir şekilde yer aldığı bir dönemdir. Kadınların bu dönemdeki güçlü konumu, Türk toplumunun tarih boyunca kadınlara verdiği değeri ve onların toplumun merkezindeki yerini yansıtmaktadır.

Cengiz Han Dönemi

Cengiz Han dönemi, 13. yüzyılda Orta Asya’da Moğol İmparatorluğu’nun kurulduğu ve genişlediği bir dönemdir. Bu dönem, Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve Cengiz Han’ın liderliği altında gerçekleşen olaylar, hem Asya’nın hem de Avrupa’nın tarihini etkilemiştir. Ancak, Cengiz Han dönemiyle ilgili kaynaklar genellikle Moğol İmparatorluğu’nun askeri ve siyasi başarılarına odaklandığından, kadınların rolüne dair ayrıntılı bilgilere nadiren rastlanır. Yine de, bazı kaynaklar ve araştırmalar, Cengiz Han döneminde kadınların sosyal ve ailevi rollerinin yanı sıra bazı özel durumlarda etkinlik gösterdiklerini göstermektedir.

Moğol toplumunda kadınların genel olarak aile hayatı ve ev işleriyle ilgilendikleri bilinmektedir. Kadınlar, çocuk yetiştirme, ev işleri ve aile ekonomisine katkı sağlama gibi geleneksel rolleri üstlenmişlerdir. Erkekler ise askeri ve siyasi alanlarda aktif rol oynamışlardır. Bu durum, Moğol toplumunda cinsiyet rollerinin belirgin bir şekilde ayrıştığı anlamına gelmektedir.

Ancak, kadınların Cengiz Han dönemindeki bazı özel durumlarda etkinlik gösterdiği de kaydedilmiştir. Örneğin, Cengiz Han’ın eşi Börte Hatun, imparatorluk kuruluşunda ve genişlemesinde etkili bir rol oynamıştır. Börte Hatun, Cengiz Han’ın özgüvenini güçlendirmiş ve siyasi müttefikler edinmesine yardımcı olmuştur. Ayrıca, Cengiz Han’ın kızı Alaca Hatun da diplomatik görevlerde aktif olarak yer almış ve imparatorluğun genişlemesine katkıda bulunmuştur.

Moğol toplumunda, bazı kadınlar savaşlarda da yer almış ve askeri becerilerini göstermiştir. Örneğin, Cengiz Han’ın kız kardeşi Hulan Tayisi, bir askeri birlik komutanı olarak görev yapmış ve başarılarıyla tanınmıştır. Ayrıca, savaşta düşmana karşı istihbarat toplama ve iletişim sağlama gibi görevlerde kadınlar da yer almış olabilir.

Timur İmparatorluğu Dönemi

Timur döneminde, kadının rolü yine sınırlı olmuştur. Timur İmparatorluğu döneminde kadınların toplumdaki rolü, genellikle geleneksel cinsiyet rollerine uygun olarak belirlenmiştir. Kadınların günlük yaşamdaki ana rolü, aile hayatında ve ev işlerinde aktif olmaktı. Kadınlar genellikle evdeki işlerle ilgilenir, çocuk yetiştirir ve ailenin refahını sağlamak için çaba sarf ederlerdi.

Timur İmparatorluğu’nda kadınlar, sarayda da önemli bir konuma sahipti. Saraydaki hanımlar, hükümdarın eşleri, anneleri veya kızları olarak sosyal etkinliklere katılırlar ve saray politikalarında belirli bir etkiye sahip olabilirlerdi. Örneğin, Timur’un hanımı Saray Mülk Hatun, sarayın yönetiminde etkili bir rol oynamış ve Timur’un politikalarında önemli bir danışmanlık yapmıştır.

Ancak, siyasi ve askeri alanda kadınların rolü sınırlıydı. Timur İmparatorluğu’nda erkeklerin egemen olduğu ve askeri liderlik pozisyonlarının erkeklere ait olduğu bir dönemdi. Kadınlar genellikle savaşta aktif olarak yer almazlardı ve siyasi karar alma süreçlerinde genellikle geri planda kaldılar. Askeri alanda erkeklerin egemenliği, Timur İmparatorluğu’nun genel olarak geleneksel ve ataerkil bir toplum yapısına sahip olduğunu göstermektedir.

Timur İmparatorluğu’nda kadınların giyim tarzı da toplumsal statüleriyle ilgiliydi. Sarayda yaşayan kadınlar, zengin kumaşlarla süslü giysiler giyerken, halk arasında ise daha sade ve geleneksel giysiler tercih edilirdi.

Bu dönemde kadınların toplumsal ve siyasi alanlarda sınırlı bir rolü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak, sarayda ve aile hayatında kadınlar önemli bir konuma sahipti ve bazı hanımlar, saray politikalarında etkili olabilmişlerdir. Toplumun genel yapısı ise erkeklerin kamu hayatında daha etkin olduğunu göstermektedir.

Selçuklu İmparatorluğu Dönemi

Türk tarihinde kadınların toplumdaki rolünün çeşitlilik gösterdiği bir dönemdir. Kadınlar, aile hayatında ve toplum içinde önemli bir konuma sahip olmuşlardır. İşte II. Selçuklu Dönemi’nde kadınların rolünü anlatan bazı somut örnekler:

Melikşah’ın annesi Gevher Nesibe: Melikşah’ın annesi olan Gevher Nesibe, II. Selçuklu Dönemi’nde kadınların siyasi ve kültürel alanda etkin bir rol oynadığı bir örnektir. Gevher Nesibe, sağlık alanında büyük bir etki yapmış ve Kayseri’de Gevher Nesibe Tıp Medresesi’ni kurmuştur. Bu tıp medresesi, o dönemde öğrencilere tıp eğitimi veren önemli bir kurumdur.

Terken Hatun: II. Kılıç Arslan’ın annesi olan Terken Hatun, siyasi alanda etkili bir rol oynayan önemli bir kadındır. Terken Hatun, oğlunun tahta çıkmasında etkili olmuş ve onun yönetiminde danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, kendisi de bazı vakıfların kurucusu olmuş ve toplumsal hayatta etkin bir şekilde yer almıştır.

Mevlana Celaleddin Rumi’nin annesi Mümine Hatun: II. Selçuklu Dönemi’nde kadınlar, dini ve manevi hayatta da etkin rol oynamışlardır. Mevlana Celaleddin Rumi’nin annesi Mümine Hatun, oğlunun tasavvufi düşüncelerini ve öğretilerini benimsemesinde önemli bir etkiye sahiptir. Mümine Hatun, dini eğitim alanında da aktif olarak yer almış ve tasavvuf geleneğinin yayılmasında önemli bir rol üstlenmiştir.

Kadın yazarlar ve şairler: II. Selçuklu Dönemi’nde kadınlar, edebiyat ve sanat alanında da kendilerini göstermişlerdir. Özellikle soylu ailelerde yetişen kadınlar, şiir ve edebiyat alanında başarılı olmuşlardır. Örnek olarak, Nizamülmülk’ün kızı Cihan Hatun, dönemin ünlü şairlerinden biri olmuş ve pek çok eser kaleme almıştır.

Bu örnekler, II. Selçuklu Dönemi’nde kadınların toplumda ve kültürel alanda etkin bir şekilde yer aldığını göstermektedir. Ancak siyasi alanda erkek egemenliği daha baskın olduğundan, kadınların siyasi liderlik rollerinde görülme sıklığı daha düşüktü. Bununla birlikte, soylu ailelerde kadınlar eğitim alma fırsatı bulmuş, sanat, edebiyat ve müzik gibi alanlarda yeteneklerini sergileme imkanı elde etmişlerdir. Kadınlar, güçlü erkeklerin yanında destekleyici bir rol oynamış ve kültürel hayatta etkin bir şekilde var olmuşlardır. II. Selçuklu Dönemi, kadınların toplumdaki rolünün birçok yönüyle karmaşık ve çeşitlilik gösterdiği bir dönem olarak değerlendirilebilir.

Osmanlı İmparatorluğu dönemi

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi, kadının toplumdaki rolünde önemli değişimlere sahne olan bir dönemdir. Bu dönemde kadının rolü, İslam kültürünün etkisiyle ve toplumsal normlarla şekillenmiştir. Ancak, Osmanlı toplumunda kadınlar yine de çeşitli alanlarda etkili olabilmişlerdir. Bu dönemin farklı yönlerini detaylı bir şekilde inceleyelim:

Aile ve Ev Hayatı: Osmanlı toplumunda kadınlar genellikle aile hayatında merkezi bir rol oynamışlardır. Evlilik, kadınların sosyal statüsünü belirleyen önemli bir unsurdur. Kadınlar, ev işleri, çocuk yetiştirme ve aile düzeninin sağlanması konularında aktif görevler üstlenmiştir. Bu dönemde kadınların eğitim imkanları sınırlı olmuş ve genellikle ev işleriyle ilgili becerileri öğretilmiştir.

Saraydaki Kadınlar: Osmanlı sarayında kadınlar, valide sultanlar, hükümdarın anneleri, eşleri veya kızları olarak önemli bir konuma sahiptir. Valide sultanlar, saray politikalarında etkili olmuşlar ve hükümdarın yönetiminde danışmanlık yapmışlardır. Bu dönemde valide sultanların politik etkisi önemli olmakla birlikte, kadınlar genellikle arka planda kalmış ve siyasi liderlik rollerinde daha az görülmüşlerdir.

Eğitim ve Kültürel Hayat: Osmanlı döneminde kadınların eğitim imkanları sınırlı olmuştur. İslam kültüründeki geleneksel cinsiyet rolleri, kadınların daha çok aile hayatına odaklanmasını teşvik etmiştir. Ancak, bazı kadınlar, özellikle soylu ailelerde, edebiyat, musiki, resim gibi alanlarda yeteneklerini sergilemiş ve eserler vermiştir. Örnek olarak, Fatma Aliye Hanım, Zeynep Hanım, Mihri Hatun gibi kadınlar, Osmanlı edebiyatında önemli bir yer edinmişlerdir.

Arap Kültürünün Etkisi ve Gericileşme: Osmanlı İmparatorluğu’nun daha sonraki dönemlerinde Arap kültürünün etkisi artmış ve kadının toplumdaki rolü daha kısıtlayıcı hale gelmiştir. Toplumda geleneksel cinsiyet rolleri daha belirginleşmiş ve kadınların kamusal alanda görünürlüğü azalmıştır Bu durum, kadının siyasi ve toplumsal katılımını sınırlamış ve gerici bir eğilimi beraberinde getirmiştir. Kadınların eğitim imkanları ve kültürel etkinlikleri azalmış, toplumun çeşitli alanlarında aktif olan kadınların sayısı azalmıştır. Arap kültürünün hakimiyetiyle birlikte, Osmanlı toplumunda kadının rolü daha çok evin içine ve aileye odaklanan bir şekilde şekillenmiştir. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadının toplumdaki statüsü ve etkinliği çeşitli faktörlerin etkisiyle zaman içinde değişim göstermiştir.

Tartışma çerçevesi:

Gök Türkler dönemi Türk tarihinin erken dönemlerine dayanmaktadır. Bu dönemde Türk kadınlarının toplumdaki rolü, sosyal ve siyasi hayatta etkili olduğunu gösteren birçok kanıt vardır. Gök Türklerde kadınlar, toplumun siyasi karar alma süreçlerinde aktif bir rol oynamış ve hatta bazı kağanlar annelerinden tahtı devralmıştır. Bu, Türk kadınının toplumda güçlü bir konuma sahip olduğunu ve eşitlikçi bir anlayışın benimsendiğini göstermektedir.

Ancak, Moğol İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü dönemlerde, özellikle Cengiz Han ve Timur dönemlerinde, Türk kadınının toplumdaki rolü büyük ölçüde sınırlanmıştır. Moğol toplumunda kadınlar daha geri planda tutulmuş, siyasi ve toplumsal katılımları kısıtlanmıştır. Bu dönemlerde kadınlar genellikle ev işleriyle ve aileyle ilgilenmekle sınırlı kalmışlardır.

Ancak Selçuklu dönemi, Türk kadınının toplumda daha aktif bir rol üstlendiği bir dönem olmuştur. Selçuklu İmparatorluğu’nda kadınlar, edebiyat, müzik, sanat gibi alanlarda etkili olmuş ve eğitim imkanlarından faydalanmışlardır. Ayrıca, Selçuklu saraylarında kadınlar kültürel etkinliklere katılmış ve ticaret hayatında da aktif bir rol oynamışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise Türk kadınının rolü bir kez daha değişmiştir. Osmanlı toplumunda kadınlar daha çok harem yaşamında sınırlı kalmış, siyasi ve toplumsal katılımları kısıtlanmıştır. Osmanlı sarayında kadınlar, padişahın eşleri ve anneleri olarak önemli bir konuma sahip olsa da, genel olarak toplumun kamusal alanında görünmez kalmışlardır.

Türk kadınının rolündeki değişimi anlamak için Arap kültürünün etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesiyle birlikte Arap dünyasıyla etkileşim artmış ve bazı Arap kültürel normları Türk toplumunda da benimsenmiştir. Ancak Türk kültürü, kendi özgün niteliklerini korumuş ve Arap kültürüyle olan etkileşimde de Türk kadınının rolündeki değişimi etkilemiştir.

Sonuç:

Sonuç olarak, Türk tarihi boyunca kadının rolü, çeşitli dönemlerde evrilmiş ve değişim göstermiştir. Göktürkler döneminde kadınlar, aktif bir şekilde devlet işlerine katkıda bulunmuş ve sosyal, siyasi ve kültürel hayatta önemli bir konuma sahip olmuşlardır. Selçuklu döneminde kadınlar, sanat ve kültür alanlarında yeteneklerini sergileme fırsatı bulmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise kadının rolü, İslam kültürünün etkisiyle daha çok aile hayatına odaklanmıştır.

Bu makalede, Türk kadınının tarihsel süreç içindeki değişimi ve toplumdaki rolü derinlemesine incelenmiştir. Kadınların siyasi, sosyal, eğitimsel ve kültürel katılımları dönemlere göre farklılık göstermiş olsa da, kadınlar her dönemde önemli bir rol oynamış ve toplumun gelişimine katkıda bulunmuşlardır.

Ancak, Arap kültürünün etkisiyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadının toplumdaki rolü daha kısıtlanmış ve gerici bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu durum, kadının siyasi ve toplumsal katılımını sınırlamış ve toplumdaki potansiyelini tam olarak ortaya koymasını engellemiştir.

Türk tarihinin mihenk taşlarından biri olan kadınlarımız bu makalede, Türk tarih boyunca yaşadığı değişimi anlamak ve kadının toplumdaki önemli katkılarını vurgulamak hedeflenmiştir. Kadının toplum içindeki gücü ve etkinliği, gelecek kuşaklara ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Unutmayalım ki, kadınların toplumun her alanında var olmaları ve katkıda bulunmaları, daha adil, eşitlikçi ve ilerici bir toplumun inşasınan önemli adımlarında sadece birisidir.

Türk Mitolojisinde ve Oğuz Kaan Destanlarında Türk Kadınının Güçlü ve Değerli İfadesi:

Türk mitolojisi ve Oğuz Kaan destanları, Türk kadınını onurlu, güçlü ve değerli bir şekilde ifade etmektedir. Türk kadını, toplumun temel direği olarak görülmekte ve aile birliğinin korunmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

Türk mitolojisindeki kadın karakterler, genellikle sadık, cesur, çalışkan ve bilge olarak tasvir edilir. Onlar, aileye ve topluma bağlılık, dürüstlük, adalet, sevgi ve fedakarlık gibi değerleri temsil ederler. Türk kadını, kocasına ve ailesine destek olmanın yanı sıra, kendi düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne de sahiptir.

Oğuz Kaan destanları ve diğer Türk destanlarında, Türk kadınları savaşçı ruhlu, cesur ve fedakar karakterler olarak da karşımıza çıkar. Örneğin, Oğuz Kaan destanında Oğuz Kaan’ın eşi Alp Er Tunga’nın annesi Ümmü Hanım ve diğer kadın karakterler, savaşlara katılarak kahramanlık gösterir ve destanın gelişiminde önemli roller üstlenir.

Türk mitolojisi ve destanları, Türk kadınına güçlü bir karakter yaklaşımı sergileyerek, toplumun temel değerlerini koruma, aile birliğini sağlama ve toplumun ilerlemesine katkıda bulunma rolünü vurgular. Bu şekilde, Türk kadını, Türk mitolojisi ve destanlarında değerli bir yere sahip olarak, toplumun temel taşı ve ilerleyişinin önemli bir parçası olarak resmedilir.

Türk tarihinde kadınların önemine dair madde madde bilgileri yeniden sıralayacağım:

  1. Yabancı devletlerin elçileri geldiği zaman, elçilerin kabulü esnasında hatunun da Hakan ile beraber olması gerekirdi. Hatta bazen hatunlar tek başlarına elçileri kabul ederlerdi.
  2. Hatun törenlerde Hakan’ın yanında oturur, siyasi görüşlerini beyan ederdi. Örneğin, Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han’ın Hatun’u imzalamıştır.
  3. İskitler’de her kadın, erkeklerle aynı savaş eğitimlerini alır, her savaşta erkekleriyle birlikte savaşırlardı.
  4. Türk mitolojisinde birçok tanrıça bulunmaktadır. Örneğin, en eski Türk destanlarından biri olan Yaratılış Destanı’nda, Yaradana ilham veren tanrıça ‘’Ak Ana‘’ adında bir kadındır.
  5. Kağan’ın eşi devlet işlerinde söz sahibidir. Kağan’ın buyrukları yalnız “Kağan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamış ise kesinlikle geçerli kabul edilmezdi. ”Kağan ve Hatun buyuruyor ki” ifadesiyle başlaması gerekirdi.
  6. Eski Türk devletlerinde kadın erkeğinin daima yanında bulunur; erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi. Asla arkadan yürümez, geri plana itilmezdi.
  7. Türk destan kahramanlarının hemen hepsi iyi ata binen ve iyi kılıç kullanan kadınlar ile evlenmek istemektedirler. Örneğin, Korkut Atanın, Bamsı Beyrek hikayesindeki Banu Çiçek Hatun.
  8. ‘’Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadındır.’’ Türk Atasözü
  9. Eski Türk toplumlarında tecavüz en ağır suçlardan biriydi ve genellikle cezası ölümdü.
  10. Kadına verilen önem sebebiyle, Altay Dağları’nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilmiştir.
  11. Eski Türklerde kadının kendine ait mülk ve miras hakkı vardı. Kadınlar kendi mallarını istediği şekilde kullanabilirdi.
  12. Kadınlar da tıpkı erkekler gibi eşlerini boşayabilirlerdi.
  13. Göktürkler döneminde, kağanın yanında yer alan „İlteriş Hatun“ gibi kadınlar, devlet işlerinde etkin rol oynamışlardır. İlteriş Hatun, siyasi görüşlerini aktarmanın yanı sıra hukuki kararları da verme yetkisine sahipti.
  14. Türk toplumunda eğitim, kadınlar için de önemliydi. Özellikle Uygur Devleti döneminde, kadınlar da eğitim alma fırsatına sahipti ve bu sayede kültürel gelişimlerini sağlamışlardır.
  15. Türk mitolojisinde yer alan diğer bir tanrıça ise „Umay“ adını taşır. Umay, doğurganlık ve bereket tanrıçası olarak saygı görürdü ve kadınların hayatındaki önemli bir simgeydi.
  16. Türk kabilelerinde savaşa katılan kadınlar, sadece savaşçı olarak değil aynı zamanda askeri liderlik pozisyonlarında da yer alabiliyorlardı. Bu şekilde, savunma ve savaş stratejilerinde kadınların yeteneklerine güvenilirdi.
  17. Türkler arasında aile yapısında kadının rolü büyüktü. Kadınlar, ev içinde ve çocuk yetiştirmede aktif görevler üstlenirken aynı zamanda toplumun sosyal ve kültürel yapısının korunmasında da önemli bir rol oynarlardı.
  18. Kadının gücü ve etkisi Türk masallarında da görülür. Örneğin, Nasreddin Hoca hikayelerinde sıkça yer alan „Hodja Ana“ karakteri, kadın zekasını ve bilgeliğini temsil eder.
  19. Osmanlı Devleti’nde de kadınların toplumsal yaşamdaki etkinliği vardı. Özellikle Haremlik-Selamlık düzeninde, padişah eşleri ve anneleri siyasi ve sosyal konularda söz sahibi olabilirlerdi.
  20. Türk toplumunda evlilikte kadının rızası önemliydi. Kadınlar, kendi istekleri doğrultusunda evlilik yapma veya reddetme özgürlüğüne sahipti.
  • Arap Kültürü’nün Türk kültürünü nasıl etkilediği hakkında eleştirel bir değerlendirme yapmak isterseniz, aşağıdaki noktaları sıralayabilirim:
  1. Kültürel Normlar: Arap Kültürü’nün özellikle aile yapısı, giyim tarzı, davranış biçimleri gibi kültürel normlarının Türk kültürüne etkisi olmuştur. Bu durum, Türk kültüründeki bazı geleneklerin ve değerlerin değişmesine veya Arap kültürünün etkisiyle dönüşmesine neden olmuştur.
  2. Tarihsel Etki: Arap Kültürü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk kültürü üzerinde güçlü bir etkiye sahipti. Bu dönemde Arapça’nın hâkimiyeti ve Arap kültüründen etkilenme, Türk kültürünün bazı alanlarında gerilemeye ve Arap kültürünün baskın hale gelmesine yol açmıştır.
  3. İfade Biçimleri: Arap kültürüyle etkileşim, Türk kültüründe bazı ifade biçimlerinin değişmesine neden olmuştur. Örneğin, Türk kültüründe geleneksel olarak kullanılan Türk alfabesi yerine Arap alfabesi kullanılmaya başlanmıştır.
  4. Sanat ve Müzik: Arap Kültürü’nün zengin müzikal mirası ve sanat eserleri, Türk kültüründe etkileyici bir rol oynamıştır. Arap müziği ve sanatı, Türk müziği ve sanatı üzerinde belirli bir etkiye sahip olmuş ve bazı unsurlar Arap kültüründen alınmıştır.
  5. İç Politikalar: Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bazı Arap kökenli devlet adamları ve bürokratlar Türk kültüründeki yönetim ve siyasi yapıya etki etmiştir. Bu durum, Arap kökenli yöneticilerin Türk kültürüne yabancı politikalar ve uygulamalar getirmesine ve Türk kültürünün yerine Arap kültürünün öne çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, Türk kültürünün bazı alanlarında gerilemeye ve Arap kültürünün baskın hale gelmesine yol açmıştır.
  6. Eğitim ve Entelektüel Hayat: Arap Kültürü, İslam’ın yayılmasıyla birlikte eğitim ve entelektüel hayat üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur. Türk kültüründe Arapça eğitimi ve İslam ilimleri önemli hale gelmiştir. Bu durum, Türkçe’nin Arapça etkisiyle geri planda kalmasına ve Türk entelektüel hayatının Arap kültürüne bağımlı hale gelmesine yol açmıştır.
  7. Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Roller: Arap Kültürü’nün geleneksel cinsiyet rolleri ve kadın hakları anlayışı, Türk kültüründe bazı alanlarda gerilemeye neden olmuştur. Arap kültürüyle etkileşim, kadınların toplumsal ve siyasi yaşamda geri plana itilmesine ve gericileşmeye yol açmıştır.
  8. Kültürel Yozlaşma ve Kaybolan Değerler: Arap Kültürü’nün Türk kültürüne etkisiyle, bazı Türk gelenekleri, ritüeller ve değerler geri planda kalmış veya kaybolmuştur. Arap kültürüyle olan etkileşim, Türk kültüründeki özgün ve yerel değerlerin zayıflamasına ve kültürel yozlaşmaya neden olmuştur.
  9. Kimlik ve Kimlik Bunalımı: Arap Kültürü’nün Türk kültürü üzerindeki etkisi, bazı Türk bireylerinde kimlik bunalımına yol açmıştır. Türk kültüründen uzaklaşma ve Arap kültürüne benzerlik gösterme çabaları, bazı bireylerde kimlik karmaşası ve bölünmüş bir kimlik duygusu yaratmıştır.
  10. Kültürel İfade Özgürlüğü: Arap Kültürü’nün Türk kültürüne olan etkisi, bazı dönemlerde kültürel ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olmuştur. Arap kültüründen farklı düşünen veya Arap olmayan unsurları barındıran Türk kültürü, baskı altına alınmış veya gölgede bırakılmıştır. Bu durum, Türk kültüründe çeşitlilik ve farklılığa yer vermeyen, monoton bir kültürel ortamın oluşmasına yol açmıştır.
  11. Kültürel Değerlerin Yozlaşması: Arap Kültürü’nün etkisiyle, Türk kültüründe bazı değerlerin yozlaştığı ve özgünlüğünün kaybolduğu iddia edilebilir. Arap kültüründen gelen bazı uygulamalar ve değerler, Türk kültürüne uyum sağlamak amacıyla değiştirilmiş veya terk edilmiştir. Bu durum, Türk kültürünün köklerinden uzaklaşmasına ve yerine başka bir kültürün yerleşmesine sebep olmuştur.
  12. Etnik ve Kültürel Kimlik Kaybı: Arap Kültürü’nün Türk kültürü üzerindeki etkisi, bazı Türk bireylerinin kendi etnik ve kültürel kimliklerini kaybetmelerine yol açmıştır. Arap kültürüyle yoğun etkileşim içinde olan bölgelerde, Türk kimliğinin zayıflaması veya unutulması söz konusu olmuştur. Bu durum, kültürel çeşitliliğin azalmasına ve homojen bir kültürel yapı oluşmasına katkıda bulunmuştur.
  13. Gericilik ve Geri Kalmışlık Algısı: Arap Kültürü’nün etkisiyle, Türk kültürü zaman zaman gericilik ve geri kalmışlık algısıyla ilişkilendirilmiştir. Arap kültüründeki bazı kısıtlamalar, ilerlemeye ve yeniliklere açık olmayan bir kültürel anlayışın oluşmasına katkıda bulunmuştur. Bu durum, Türk kültürünün gelişimi ve ilerlemesi üzerinde olumsuz etkiler bırakmıştır.

Sonuç olarak, Arap Kültürü’nün Türk kültürü üzerindeki etkileri eleştirel bir değerlendirme gerektirir. Arap Kültürü’nün Türk kültürünü yozlaştırdığı veya gericileştirdiği iddiaları, bazı alanlarda gerçektir. Ancak, bu etkilerin tamamen negatif olduğunu söylemek de doğru değildir.

Kaynaklar:

  1. Göktürkler Dönemi:
    • Gök-Türk Devletleri Tarihi, Talat Tekin
    • Türk Tarihinde Devletler ve Hanedanlar, Kemal Çiçek
  2. Selçuklu İmparatorluğu Dönemi:
    • Selçuklu Dönemi Anadolu Kadın Figürleri, Nurettin Tuğçe Yalçın
    • Türk Kadını Tarihi, İlhan Ayverdi
  3. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi:
    • Kadınlar ve Osmanlı İmparatorluğu, Suraiya Faroqhi
    • Osmanlı İmparatorluğu’nda Kadınlar ve Aile Hayatı, Engin Akarlı
  1. Cengiz Han Dönemi:
    • The Secret History of the Mongols, Translated by Urgunge Onon
    • The Mongol Empire: Its Rise and Legacy, Michael Prawdin
    • Genghis Khan and the Making of the Modern World, Jack Weatherford
  2. Timur İmparatorluğu Dönemi:
    • The Cambridge History of Inner Asia, Edited by Nicola Di Cosmo
    • Tamerlane: Sword of Islam, Conqueror of the World, Justin Marozzi
    • Tamerlane: The Man Who Conquered the Earth, Harold Lamb