Emperyalist ABD yine iş başında: Trump, işgal altındaki Suriye toprakları olan Golan Tepeleri’ndeki İsrail egemenliğini tanımanın zamanı geldi demesi sonrası bölgedeki mevcut durumu ve önemini mercek altına aldık.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın, işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri için „İsrail egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi“ demesinin üzerine Ortadoğu’dan ve uluslararası arenadan tepkiler gelmeye devam ediyor.

Ortadoğu barışı ve İsrail’in Arap komşularıyla ihtilafları konularında dönem dönem gündeme gelen Golan Tepeleri bir süredir unutulmuştu. Trump’ın açıklaması üzerine bir kez daha dünya kamuoyunun dikkatinin çevrildiği bu bölgenin önemini ve kararın ne anlama gelebileceğini irdeleniyor.

Golan Tepeleri neden tartışma konusu?

Resmi olarak Suriye’nin bir parçası olan Golan Tepeleri, 1967’de Siyonist İsrail ve Arap ülkelerini karşı karşıya getiren Altı Gün Savaşı’nda işgal edilmiş ve 1981 yılında da Tel Aviv tarafından ilhak edilmişti.

İsrail İşkalci konumunda

Tek taraflı bu ilhak uluslararası toplum tarafından tanınmazken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1967 tarihli 242 numaralı kararı uyarınca İsrail bu bölgede halen işgalci konumda.


Suriye, İsrail’den sürekli olarak geri istediği Golan Tepeleri’ni 1973 yılındaki Yom Kippur Savaşı’nda ele geçirmeye çalışsa da bu girişimi başarılı olmadı. Bölge, 1974’te imzalanan ateşkesten bu yana görece sakin.

2000 yılında ise İsrail ile Suriye, Golan Tepeleri’nin Şam yönetimine geri verilmesi ve muhtemel bir barış anlaşması görüşmelerine girişmiş, ancak müzakereler başarısız olmuştu. O günden bu yana bölge ile ilgili herhangi bir yeni gelişme yaşanmadı.

İsrail neden Golan Tepeleri‘ni istiyor?

İsrail, coğrafi koşulları nedeniyle Suriye’ye karşı bir tampon bölge oluşturduğu Golan Tepeleri’ni elinde tutmak istiyor. Eli Kanlı Tel Aviv yönetimi, bölgenin dağlık yapısının ve plato yükseltisinin kendi güvenliğini sağlamada stratejik olarak avantaj yaratmasından dolayı kontrolü bırakmak istemiyor.

İsrail’in İran korkusu gerçekci mi?

İsrail ayrıca Suriye’de devam eden iç savaşta Devlet Başkanı Beşar Esad’a destek veren İran’ın, sınırın diğer tarafında kendisine kalıcı bir pozisyon almasından ve saldırıya geçmesinden endişe ediyor. Ek olarak bölgenin su kaynakları ve tarım için elverişli toprakları her iki taraf için cazibe unsuru.

Golan Tepeleri 1967’den beri İsrail işgali altında

Bölgenin Suriye tarafını kim kontrol ediyor?

Suriye’deki iç savaşın başladığı 2011’den bu yana İsrail, başta Golan Tepeleri’nin Suriye tarafı olmak üzere ülkede yaşananları yakından izliyor.

2014 yılında Suriyeli muhalifler sınırdaki Kuneytra vilayetinin kontrolünü ele geçirdi. Esad güçleri geri çekilirken, bölgedeki ateşkes koşullarını gözlemleyen BM’ye bağlı barış güçleri de bazı mevzileri sözde terk etmek zorunda kaldı.

2018 yılının yazına kadar muhaliflerin elinde kalan bölge ve Kuneytra’nın yerle bir olmuş kent merkezi daha sonra Rusya’nın da desteğiyle tekrar Esad güçlerinin eline geçti.

Mevcut askeri durum nedir?

Esad güçleri bölgenin Suriye tarafındaki Kuneytra geçidini halen elinde tutuyor. 2014’te Suriyeli muhaliflerin eline geçen Kuneytra kenti ve civarı Suriye ordusunun eline geçtikten sonra Ekim 2018’de geçit tekrar açıldı. BM’ye ait barış güçleri ise yıllar önce terk ettikleri bölgedeki mevzilerine geri dönmek için yenileme faaliyetlerine devam ediyor.

İsrail yönetimi, Kuneytra geçidinin Esad güçlerinin eline geçmesine karşı herhangi bir şekilde engel olma girişiminde bulunmazken, BM ateşkesinin ihlal edilmesinden ve İran ya da Hizbullah’ın bölgeye asker konuşlandırmasına göz yummasından endişe ettiğinin işaretini vermişti.

İsrail ordusu silahtan arındırılmış bölgenin batısındaki Alfa Hattı gerisinde mevzilenmiş durumda

Golan Tepeleri’nde iki tarafı ayıran çizgi nedir?

Birleşmiş Milletler bünyesindeki barış güçleri (UNDOF) Golan Tepeleri’ndeki çeşitli noktalardaki kamplara ve gözlem noktalarına konuşlandırılmış durumda. Bu güçlere, Birleşmiş Milletler Mütareke Gözlem Örgütü (UNTSO) tarafından görevlendirilmiş askeri gözlemciler destek veriyor.

İsrail ve Suriye orduları arasında askerden arındırılmış bölge olarak da anılan 400 kilometrekarelik bir „ayırıcı bölge“ bulunuyor. Suriye ile İsrail arasındaki mevcut ateşkes anlaşması uyarınca bu bölgeye iki ülkenin de askeri birliklerinin girmesi yasaklanmış durumda.

31 Mayıs 1974 tarihli Güçlerin Ayrılması Anlaşması uyarınca askerden arındırılmış bölgenin batısından Alfa Hattı geçiyor. Alfa Hattı’nın gerisinde İsrail güçleri yer alıyor. Aynı anlaşmada askerden arındırılmış bölgenin doğusunda oluşturulan Bravo Hattı’nın gerisinde ise Suriye güçleri bulunuyor.

Ayırıcı bölgenin sınırlarından her iki tarafın içlerine doğru uzanan 25 kilometrelik alana „sınırlandırılmış bölge“ deniyor ve buradaki asker sayısı ve silah çeşitlerinde kısıtlamalar bulunuyor.

Suriye ve İsrail arasında sadece tek geçiş noktası bulunuyor. Suriye’de iç savaş başlayana kadar bu geçiş noktası büyük ölçüde sadece BM güçleri ile bölgede yaşayan Dürzi halk tarafından ve tarım ürünlerinin taşınması için kullanılıyordu.

ABD’nin Golan kararı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının üzerine yaşandı

Emperyalist ABD niçin böyle bir adım attı?

Emperyalist ve kapitalistlerin oluşturfuğu Ortadoğu’nun onlarca yıldır çözülemeyen sorunlarından bir tanesi olan Arap-İsrail meselesinin merkezinde bulunan işgal altındaki topraklar konusu Trump yönetiminin attığı bir takım adımlarla bir süredir İsrail lehine gelişmelere sahne oluyor.

Trump yönetimi, uluslararası uzlaşıya ters düşecek bir şekilde Aralık 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etmiş ve daha sonra ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den buraya taşıtmıştı. Trump’ın bu hamlesi İsrail-Filistin meselesinde statükoyu sarsmış ve uluslararası tepkilere neden olmuştu.

Trump aynı zamanda İran karşıtı açıklamalarıyla İsrail ile benzer bir söylem yürütüyor ve özellikle Tahran’ın Şam’a verdiği destekten dolayı rahatsızlığını sürekli olarak dile getiriyor.
ABD’nin Golan Tepeleri açıklaması, daha önce aldığı Kudüs kararı ve İsrail’in İran karşıtlığı göz önünde bulundurulduğunda, son gelişmeler Ortadoğu’daki statükonun müttefiki İsrail lehine değişmeye başladığını gösteriyor.

Ancak başta Avrupa Birliği, Türkiye ve Rusya olmak üzere, birçok taraf ABD’nin İsrail-Arap meselesinde attığı adımları reddediyor ve eleştiriyor.