Savunma mesleğinin (Avukatlık) tarihini gerilere Eski Yunan ve Roma’ya kadar götürmek mümkündür. Avukat sözcüğü de zaten eski Yunanca’da, üstün, ayrıcalıklı ve güzel konuşan anlamına gelen “Advo-Catus” sözcüğünden dilimize ve diğer dillere yerleşmiştir. Nitekim tarihçiler, savunmanın Sokrates ile başladığını yazarlar. Sokrates’in yargılandığı halk mahkemesinde yaptığı dillere destan savunma, savunma tarihinin yazılı belgelerdeki başlangıç tarihidir.
Avrupa’da bugünkü anlamıyla 13. yüzyılın sonlarında doğmaya başlayan ve lonca içinde örgütlenen avukatlık mesleği yaklaşık 800 yıllık bir süreçte modern anlamını bulan bır meslektır.
Bizde ise , Bugünkü anlamıyla savunma görevini üstlenecek bir vekilin bulunması hususu, yani avukatlık mesleği 1840’tan 1979’a uzanan süreçte çıkan düzenlemelerle kabul edildi.
Ülkemizde çağdaş anlamda avukatlık mesleği ve baro örgütlenmesi Cumhuriyet ile birlikte olmuştur.
Avukatlık mesleği doğduğu günden bu güne ayrıcalıklı onurlu bir meslek olmuştur .Tarihi gelişimi içinde avukatlar ,’ Sakin, Tanrı’dan korkan, hakikati ve adaleti seven kimse” olarak tanımlanmış, 14. yüzyıl Fransa’sında Avukatların başka başka şehirlere giderek savunma yapmaları bu dönemde onların “adaletin gezici şövalyeleri” olarak adlandırılmalarına yol açmıştır.
Bu yazıdaki amacımız avukatlık mesleğinin tarihçesini anlatmak değil elbette. Ancak iktidarın Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik bu pervasız saldırısının nedenlerini ve 27 gündür hapishanede açlık grevinde olan avukatların neden bu yolu seçtiklerini anlamamız açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
Avukatlık yani savunma ; yargı karşısında, suç işlediği iddia edilen kişinin, yetkili organ önünde, üzerine atılan suçu işlemediğini, fiilin hukuka aykırı olmadığını, bazı kanuni nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya iddia edildiğinden daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir. Yani savunma , suç işlediği iddia edilen kişinin, devlet ya da bireyler tarafından kendi varlığına yöneltilen eylem ve işlemlere karşı kendisini korumak için yasal yollara başvurması veya yasal imkânlardan faydalanmasıdır.. Savunma hakkı, sanığın birçok hakkını içeren temel bir haktır. Örneğin işkence görmeme hakkı, keyfi tutuklanmama hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede aleni olarak yargılanma hakkı gibi. Ve bu haklar hukuk devletinin değerler sisteminde yer alırlar. Savunma hakkından yoksun bırakılan, tarafsız ve bağımsız bir mahkemede yargılanmayan kişinin, bir hukuk devleti içerisinde temel haklara sahip olduğunu söylemek mümkün değil.
Bu tanımlamalardan çıkan sonuç savunmanın, bizim temel hakkkımız olduğudur. Ve avukatları tutuklamak demek , bizim savunma hakkımızın elimizden alınması demektir. Anayasal hakkımızın gaspıdır.
Eski Yunan ve Roma Döneminden sonra Ortaçağda avukatlık mesleği önemsiz bir meslek haline gelmişti. Bu çağda sadece hukuk davalarında avukata ihtiyaç duyuluyordu. Ceza davalarında avukatlık yapılamıyordu. Çünkü Avrupa’da Ortaçağ “Savunma hakkının olmadığı” bir çağdı. Davalar, işkence ve itiraf ile sonuçlandırılıyordu. Bu nedenle “Savunma” lüzumsuz sayılıyordu. İşte bu gün ülkemizde olan tamda budur.
Peki neden Halkın Hukuk Bürosu Avukatları sürekli baskı altında tutuluyor?
Siyasi davalarda cüretli savunmalar yapan, ağır baskı koşullarında her türlü riski göze alarak siyasi davaları üstlenen avukatlar elbette daha önceleride vardı. Ancak bu avukatların kurumsal, örgütlü bir niteliği bulunmuyordu. Ülkemizde Halkın Hukuk Bürosu bunu başarmış bir bürodur.
Halkın Hukuk Bürosu, 1989’da kuruldu.
Aslında daha eskiye 1980 darbe dönemindeki mahkeme salonlarına dayanıyor geçmişleri. O salonlarda büyük bir cesaretle devrimcilerin avukatlığını üstlenmişler. Üstlenmişler de ancak bakmayın bunlar öyle tecrübeli yılların avukatı falanda değil o zaman. Gencecik, toy avukatlar. Savunmalarına da’ Devrimcilerin avukatlığını yapmaktan onur duyuyoruz ‘ diye başlıyorlar Halkın Hukuk Bürosu, işte avukatlığı o davada öğrenen avukatlar tarafından kuruldu.
– Kurulduğu günden itibaren siyasi davalarda yer aldılar. İşçilerin, öğrencilerin, gecekonduluların hak arama mücadelelerinde hep onlar vardı. – Kurulduğu 1989 yılından beri Halkın Hukuk Bürosu ve avukatları birçok kez saldırıya uğradılar. Ev ve büro baskınları, gözaltı, işkence, tutsaklık ve infaz yanı başlarından hiç ayrılmadı…
-Devrimci avukatlık geleneğinin mimarlarından Fuat ERDOĞAN 28 Eylül 1994’te kontrgerilla tarafından katledildi. Fuat ERDOĞAN’ın katledilmesinden sonra halkın avukatları “Fuat gibi” katledilmekle tehdit edildi. Beyaz Toroslar hep peşlerinde oldu.
– Ankara ve İstanbul bürolarından sonra 2015 ve 2016’da İzmir ve Diyarbakır (Amed) Halkın Hukuk Büroları açıldı. -Halkın avukatları İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da açtıkları Adalet Okullarında öğrencilerine hukuk, adalet, tarih, siyaset, ekonomi gibi konularda verdikleri derslerle ,halkın avukatlığını büyütme ıddıasını somutladılar.
Nuriye ve Semih’in duruşması için 10 bin avukatı katma hedefiyle gecesini gündüzüne katan halkın avukatlarına, duruşmaya 2 gün kala, 12 Eylül 2017’de operasyon yapıldı. HHB’nin Ankara ve İstanbul büroları basıldı, stajyerlerle birlikte 17 avukat tutuklandı. Amaç, devrimci avukatlığı tasfiye etmekti. Başaramadılar! 17 avukatı tutuklu olan HHB, bir yıl içinde 2 kez daha basıldı. 10 Eylül 2018’de halkın tutsak avukatları ilk mahkemeye çıkarıldılar. Bir yıldır, 8 ayrı hapishanede tecritte tutulan avukatlar, 5 gün süren duruşmalar boyunca yargılanan değil yargılayan oldu. Beş günün sonunda mahkeme tüm tutuklu avukatların tahliyesine karar verdi. Savcı 15 Eylül 2018 günü saat 01.00’da tutuklama kararına itiraz etti. 15 Eylül 2018 Cumartesi günü, usulde olmayan bir şekilde, haftasonu tahliye olan 12 avukat hakkında on saat sonra “tutuklamaya yönelik yakalama kararı” çıkarmıştır. Şu anda halkın 6 avukatı hala tutuklandı. Ne olmuştuda 10 Saat sonra Avukatlar tekrar tutuklanmıştı? Hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen bu skandal ileride hukuk kitaplarında ders olarak okutulacağa benziyor.
Halkın tutsak avukatları; Aytaç Ünsal, Aycan Çiçek, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu, Selçuk Kozağaçlı; 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nde açlık grevine başladı. Hukuk yollarının tükenmiş olduğunu ve bu mahkemeden de adalet beklenmeyeceğini ilan ediyor açlık grevi.
Davanın bir sonraki duruşması 18-21 Mart 2019 tarihleri arasında görülecek.
Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED), Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) ile Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (İDHAE), bu yılki 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nü Türkiye’deki avukatlara ithaf etti.
Sonuç olarak savunma hakkının engellenemez olduğunu ifade eden Avukatlar, bu hakkı korumak için gerektiğinde açlıkla koyun koyuna yatacaklarını ortaya koydu…