Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bulgular, İstanbul’un tarihinin 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını ortaya koymuş. Kuruluşundan itibaren İstanbul, tarihte birçok devletin egemenliği altında gelişmiş ve çeşitli kültürlerin merkezi haline dönüşmüştür.

Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

İ. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918’de İstanbul İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edilmiştir. 6 Ekim 1923’te düşman işgalinden kurtarılan İstanbul’un başkentlik dönemi, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte sona ermiştir. Tarihin kendine has dönemlerinde İstanbul’da yaşamını sürdüren sosyal katmanlar hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı cümlesini kurduğumuzda elbette çeşitli nedenlerle itirazlar gelecektir. Ben farklı bir yöntemle istanbul’da yaşamayı seçenlerin içinde bulunduğu güncel durumu ortaya koymaya çalışacağım.

Gelin ve görünkü İstanbul’da yaşamak her geçen dakika daha fazla zorlaşmaktadır. İnsanlar günden güne derin yoksulluğun pençesinde cebelleşiyor. Bir yandan yüksek konut fiyatları ve artan kiraların sınır tanımazlığı, diğer yandan enerji ve gıda fiyatlarındaki fahiş artışları ve daha fazlasıyla insanımız karşı karşıya kalmıştır. İstanbulluların günden güne fakirleştiğini görmemek için şuurumuzun yerinde olmaması gerekmektedir. İnsanlar gelirlerinin yarısından fazlasını kiraya ödediği bir kent yaşamından bahsediyoruz. Sebze ve meyvelerin fiyatı tarladan sofraya gelene kadar tefeci ve tüccar elinde katlanarak artıyor. Adeta çep değil hane yakan fiyatlar insanların sağlıklı beslenmeyi bırakın karnının doymasını engelliyor. Vatandaşlar temel gıda maddelerine makul fiyatlarda erişemiyor; markette ve pazarda fiyatlar resmen dudak uçuklatıyor. Akıl fikir ermiyor bu gidişata! Birde bu gidişatın demogojisini yapanlar var. Onlarada elbet söyleyeceklerim olacak.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ismini muhtemelen duymuşsunuzdur.
İPA tarafından her ay düzenli olarak yayımlanan “İstanbul Barometresi” mart ayı raporuna göre, İstanbul’da yaşamanın maliyeti son 1 yılda %73,63, son 1 ayda ise %11 arttığını ortaya koyuyor. İstanbul’da mart ayında vatandaşların gündemi “ekonomik sorunlar” ve “akaryakıt zammı” oldu. Ekonomik sorunların içinde “kira ücretleri”, “faturalar” ve “gıda fiyatları” on sıralarda yer almış durumda. Temel gıda maddelerinde fiyatlar uçuşa geçmiş. Fiyatlardaki artış oranı ise dudak uçuklatan çisten:

Toz şeker: %27,10 zam
Ayçiçek yağı: %39,95 zam
Pirinç: %4,43 zam
Kırmızı et: %21,30 zam
Tavuk eti: %28,54 zam

Elbette Avrupa’da da durum farklı değil. Sosyal yardımlar, ek katkılarla bu kötü gidişat kapitalist mantıkla dengelenmeye ve halkın tepkisini azaltmaya yönelik adımlar atmak zorunda bırakmıştır.. İstanbul’da ise geçim vatandaşların omuzlarında bir “yük” değil, artık kambura dönüşmüş durumdadır. İstanbul’da sağlıklı, temiz ve ekonomik gıdaya erişim vatandaşın en önemli sorunlarından biri olmuştur. Oysaki, başta dar gelirli ve kırılgan gruplar olmak üzere herkesin yeterli düzeyde gıdaya erişimi temel bir insan hakkı değilmidir? Bu durumu gündeme getirmenin nesi suç?

Yerel bedediyelerden tutalımda merkezi otoriteye kadar Kentsel bir hak olan “Konut Hakkı” adeta tarumar edilmiş durumdadır.
İstanbul’da ise bu durum çok daha vahimdir. Kiraların astronomik rakamlara ulaştığını belirtmiştik. Fırsatcılık almış başını gidiyor. İnsanlık denen oldu coğrafyamızdan adeta silinmiş durumda. İstanbul’da geri dönersek kira ortalaması asgari ücretinde (4.253 TL) üzerinde! Kiralık daire birim m2 fiyatları 40 TL’ye dayanmış durumda. Emlakjet.com’un verilerine göre, Türkiye genelinde kira ortalaması 3.100 TL iken İstanbul’da bu oran 6.500 TL. Bir diğer ifadeyle, İstanbul’daki kira artışı Türkiye genelinin iki katından bile fazla! Kısacası, İstanbul’da “asgari ölçülerde” yaşayabilmenin maliyeti günden güne katlanıyor.

Çeşitli suçlarıda beraberinde getiriyor.

Aşırı yoksullaştırılan halkın çocukları uyuşturucuya, kirli işlere bulaştırılarak hayatları karartılıyor. Genç kızlar uyuşturucu ve fuus bataklığında, biraz daha durumu iyi olanların mezesi olmuş durumda. Mahallelere kadar giren uyuşturucu ve fuuş halkın öz kültürünü param parça etmeye çoktan başladı. İstanbulun mahalleleri, caddeleri bağlımı yatağına dönmüş durumda. Kim kimi nasıl çarparımın peşine düşmüş. Bu yolda ölenler, kalanlar, hapse girenler çok fazla.

Askıda fatura dönemine girdik!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı “Askıda Fatura” yardımlaşma kampanyası ile hayırseverler tarafından ihtiyaç sahiplerinin şu ve doğalgaz faturaları ödenmektedir. Askıya fatura bırakabilmek için hane içi kişi başı geliri 2022 itibariyle maksimum 1.417 TL ve altı olması gerekmektedir. Bugüne kadar 340. 537 adet fatura askıdan alınmış ve toplam 54.308. 408 TL fatura borcu ödemiştir. Aynı zamanda, 40.101 fatura askıda beklemektedir. Bu durum İstanbul’da vatandaşların “fatura” borcu ile nasıl mücadele ettiğini gözler önüne sermektedir.

Şunu söyleyebilirimki: Bağımsızlığımız kadar önemlidir öz kültürümüz. Bu gün buna çeşitli siyasi hesaplarla göz yumanlar, yarın top yekün olarak çok daha ağır bedeller ödeyeceğimizi bilmek durumundalar. Bunu bilipte harekete geçmeyenler vatana ve halkına ihanet içindedirler… Dış güçler yapıyor mantığıyla bakanlar şunu görmek zorundalar. Bir ülkede birileri servetlerine servet katarken, milyonlar daha fazla yoksullaşıyorsa artık demogoji yapmayı bırakıp halkın dertleriyle dertlenmek zorundalar. Bu zorunluluğu hissetmeyen kim varsa, ünvanı ve makamı her ne olursa olsun saygı duyulacak konumda değillerdir. Dış güçler kendi ülkemizde böyle bir operasyonu yönetiyorlarsa bu yine ülkeyi yönetenlerin suçudur.