Nermin Guliyeva – Azerbaycan

Bazı coğrafyalar, haritalarda değil kalplerde çizilir. Azerbaycan da öyle bir yerdir ki; Doğu’nun hikmetini, Batı’nın dinamizmini aynı sofrada ağırlayan nadir ülkelerden biridir. Hazar’ın serinliğiyle uyanır, Kafkas Dağları’nın gölgesinde derin düşüncelere dalar. Bu coğrafya, yalnızca bir ülkenin sınırlarını değil, iki büyük medeniyetin kesişim noktasını temsil eder: Avrasya ve Avrupa.

Avrasya; kadim yolların, tükenmeyen kervanların, yazısız yasaların kıtasıdır. Göçebe kültürün izlerini, ruhlara kazınmış destanların sıcaklığını taşır. Bu topraklarda zaman, bazen bir atın ayak sesinde, bazen de bir ozanın kopuzunda yankılanır. Azerbaycan, işte bu Avrasya ruhunun kalbinde doğmuş, gelenekle çağdaşlık arasında kendine özgü bir denge kurmuştur. Ne tam Doğuludur, ne tam Batılı; o, iki yönün de mayasını kendi çehresinde yoğurmuştur.

Avrupa ise başka bir hikâye anlatır. Kuralın, sistemin, standardın hüküm sürdüğü bir dünyadır orası. Zihniyetini Rönesans’la yenilemiş, sanayiyle güçlenmiş, bireysel özgürlükleri kutsayan bir yapı kurmuştur. Avrupa’nın rasyonalizmi, Avrasya’nın sezgisel bilgeliğinden farklıdır. Onlar plan çizerken, bizler çoğu zaman gönlümüzün rehberliğine güveniriz.

Azerbaycan için bu iki dünya, yalnızca coğrafi değil, zihinsel ve kültürel tercihlerin de simgesidir. Avrupa ile enerji anlaşmaları imzalayan, Avrasya ile tarihî ve kardeşlik bağlarını koruyan bir ülke olarak, Azerbaycan iki kıtanın da dilini konuşur. Brüksel’le masa kurar, Bakü-Tiflis-Kars hattıyla doğuya kapı açar. Bu ikili yapı, hem zenginliktir hem sorumluluk. Zira iki kıtayı birleştiren bir ülkenin yürüyüşü, sıradan bir yürüyüş değildir; o, hem tarihi sırtında taşır, hem geleceği omzunda taşır.

Kimi zaman Avrupa’nın soğukkanlı hesaplarına bakarken, Azerbaycan halkının sıcak misafirperverliğiyle çelişiriz. Kimi zaman Avrasya’nın kaderciliğiyle yüzleşirken, Avrupa’nın birey merkezli yaklaşımlarını kıyaslarız. Ancak Azerbaycan, bu ikiliğin çatışmasında değil, sentezinde büyür. Hem modernleşmeyi arzular hem özünü unutmadan ilerlemeyi.

Bakü sokaklarında yürüyen bir genç, günümüzün Avrasya-Avrupa gerilimini kendi yaşamında taşır. Bir yanda Paris’e öykünen kafeler, diğer yanda dedesinden miras kalan Karabağ türküsü… İşte bu iç içe geçmişlik, Azerbaycan’ı sıradan bir geçiş ülkesi değil, kültürel bir köprü, bir medeniyet harmanı yapar.

Azerbaycan, Avrupa’nın geleceğine yalnızca enerji kaynaklarıyla değil; barışa olan katkısıyla, kültürel zenginliğiyle ve genç nüfusunun dinamizmiyle de katılım sağlar. Gerek Karabağ zaferiyle kendi toprak bütünlüğünü yeniden inşa eden iradesi, gerekse uluslararası diplomasideki yapıcı rolüyle Avrupa’nın istikrarlı ortaklarından biri olmayı sürdürmektedir. Avrupa’nın güvenlik, enerji ve kültürel çeşitlilik politikalarında Azerbaycan’ın oynayacağı rol, önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşecektir.

Elbette, bu iliği daha da güçlendirmek, bu köprüyü daha sağlam kılmak için çalışacağız. Gazetemiz Welt Heimat adına, önümüzdeki süreçte Avrupa ülkelerini tek tek gezerek yerinde analizler yapacak, farklı kültürlerle çok yönlü görüşmelerde bulunarak bilgi alışverişine katkı sağlayacağım. Bu temaslarla yalnızca Avrupa’yı tanımakla kalmayacak, aynı zamanda Azerbaycan’ın değerlerini, potansiyelini ve katkılarını da o ülkelere taşıyacağım.

Zira inancımız şudur: Gerçek bir yakınlaşma, yalnızca protokollerle değil, yürekten kurulan köprülerle mümkün olur. Ve Azerbaycan, bu köprüyü inşa etmeye hazırdır.