Gençliği Zehirleyen Görünmez Eller

Dr. Şevket Dalboy
Siyaset ve Sosyal Bilimci | İGÜ Araştırmacı Yazar

Uyuşturucu krizine yalnızca bireysel zaaflar, aile içi sorunlar ya da eğitimdeki boşluklar üzerinden bakmak, büyük resmi ıskalamak demektir. Çünkü bu zehirli ticaretin arkasında çoğu zaman yalnızca sokak arası çeteler değil, sınır ötesi ağlara göz yuman sistemler, istihbarat servislerinin derin oyunları ve ülkeleri içeriden çökertmeye çalışan kirli hesaplar vardır.

Dünyanın birçok ülkesinde uyuşturucu ticareti, kirli para akışını sağlamak, karanlık operasyonları finanse etmek ve toplumları içeriden çürütmek için kullanılan en sinsi araçlardan biridir. Uyuşturucu yalnızca bir bağımlılık değil, emperyalizmin en ucuz ve en sessiz silahıdır. Gençliği elinden almak, toplumun geleceğini karartmak isteyenler için bu silahın mermileri, sentetik haplardan esrar paketlerine kadar her sokakta dolaşmaktadır.

Türkiye bugün, gençlerini korumak için sınırlarını korumak zorunda olduğu kadar, kendi iç sistemlerini de temizlemek zorundadır. Çünkü bazı güç odakları, uyuşturucu ticaretine göz yumarak ya da bu karanlık akışın üzerine gitmeyerek gençliğin ellerinden geleceği alıyor. Bu akış, bir ülkenin en üretken çağındaki insanlarını tüketirken aynı zamanda illegal para trafiğini besliyor. Bu zehirli para, kara operasyonların finansmanına, suç ağlarının genişlemesine ve toplumdaki yozlaşmanın kurumsallaşmasına hizmet ediyor.

Uyuşturucu, gençlerin yalnızca bedenini değil, aklını ve ruhunu esir alır. Gelecek hayallerini yok ederken sorgulama yeteneğini, mücadele azmini, umut damarlarını da kurutur. İnsanı kolayca yönetilebilir bir tüketiciye, suskun bir figürana dönüştürür. İşte bu yüzden sistemlerin karanlık aktörleri, bu akışa göz yummayı tercih eder. Çünkü uyuşturucu, bir toplumun enerjisini ve direncini kırmak için kullanılan en ucuz silahtır.

Uyuşturucuya karşı gerçek bir mücadele, yalnızca bağımlıları iyileştirmekle değil, bu ticaretten nemalanan karanlık odakları deşifre etmekle mümkündür. Sınır kapılarından göz yumanlardan, iç piyasayı kontrol eden karanlık yapılara kadar uzanan bu çürümüş zincir kırılmadıkça, gençlerimiz nefes aldıkları her gün, bir adım daha karanlığa çekilecektir.

Bu nedenle uyuşturucu sorunu, yalnızca bir “sağlık sorunu” değil, bir “ulusal güvenlik” sorunudur. Bir ülkenin gençliğini kaybetmesi, geleceğini kaybetmesi demektir. Gençlerimizi korumak için sokak köşelerinde değil, devletin en yüksek katlarında mücadele vermek zorundayız. Zehirli ticaretin gölgesinde kalan adalet mekanizmalarını, istihbaratın kirli işbirliklerini ve bu sessiz işgale göz yuman her yapıyı sorgulamadan, bu karanlık döngüyü kıramayız.

Çünkü bağımsız bir ülke, bağımlı bir gençlikle ayakta kalamaz.