Emperyalist-kapitalist düzen, çarkları arasında insanları azgınca sömürürken, onların her türde olumlu değerlerini, kültürlerini de o çarklar içinde öğütmektedir. Kendi karşısında yalnızlaşmış, dayanacak hiçbir şeyi olmayan bireyler istemektedir. Buna göre de politikalar belirlemektedir. İstediği insan tipinden bazıları şöyledir; tüketicidir, bencildir, kendinden başka kimseyi döşünmez, “Her koyun kendi bacağından asılır“, “Gemisini kurtaran kaptan“ felsefesiyle hareket eden. Yaşam tarzında tamamen cinselliğ ve parayı öne çıkarır. kendini o şekilde toplumda kabul ettirmeye çalışır ve ettirirde. tamamen özenti kültürü hakimdir. Bu ve benzeri tipleri yaratmayı amaçlar. Bu konuda da oldukça başarılıdır. Bağlılığın, emeğin, sadakatin olmadığı, başkalarının omuzlarına basarak yükselmenin „başarı“ sayıldığı, düşene bir tekme daha vurulduğu, köşeyi dönmenin tek amaç haline geldiği, uyuşturucu kaçakçılarının, fuuştan, tefecilikten, faizcilikten para kazananların övüldüğü çıkarlar dünyasıdır bu dünya.

Dünya halkları, emperyalizmin insani değerlere yönelik saldırıları karşısında ancak geçmişten taşıdığı değerleri, gelenekleri ve kültürüyle direnmeye çalışmaktadır. Bizde ise Anadolu halklarının geçmişten bugüne taşıdığı güçlü geleneklerinden biri de kan bağı, yani günlük dildeki karşılığıyla akrabalıktır, kandaşlıktır.

Akrabalık ilişkileri; aynen aile ilişkilerinde olduğu gibi, içinde olumsuzlukları ve olumlulukları birlikte taşımaktadır. Dayanışma, paylaşma, çıkarsız bir bağlılık, bu ilişkideki olumlu yandır. Ne var ki; kapitalist kültür ve ilişkiler ağı, bugün geniş halk kitleleri içinde bu ilişkileri zayıflatabilmiş, dejenerasyona uğratabilmiştir.

Akrabalığın öne çıkan en önemli özelliklerinden biri, sahiplenmektir, kendi kanından olan insanları kötülüklere, olumsuzluklara, tehlikelere karşı korumak, onun yanında yer almaktır. Birde kan bağı olmasada edindiği dostlarına karşı aynı duyguları taşımaktadır.
Oysa bugün, bunun tam tersi örnekler hiç de azımsanmayacak derecede yaşanabilmektedir.
Yine büyük bir kesim içerisinde akrabalık bağı geçmiş kültürün etkisiyle tümden yok sayılmasa da sözde kalmakta, sahiplenme, kötü gününde yanında olma gibi olumluluklar yok olmaya yüz tutmaktadır.

“Amca babanın yarısıdır“ denir. Oysa yaşananlar, çoğunlukla bunun uzağındadır. Bir insan ekonomik olarak zor durumdadır. Amcasından yardım ister. Bırakalım yardımcı almayı, bir tekme de amcası vurur. Amcası yaşlanır, elden ayaktan düşer, yeğeni dönüp bakmaz bile. Miras davalarında kardeş kardşe düşman olur. kapitalist kültür bu denli zehirlidir. Bu denle kardeşi kardeşe yabancılaştırır ve düşmanlaştırır. Böyle bir durumda kesinlikle İlişkilere yön veren menfaatlerdir, çıkarlardır. Düşenin kim olduğu, neden düştüğü günümüzde pekte önemli değildir. Sorun nedir? Bencilleşen kişiliklerdedir, kapitalizmin özündedir… İnsanı insana yabancılaştırmasıdadır.

Öyle ki;
birinci dereceden akraba olmak da dahil, birçok akrabasını tanımayan, yüzünü bile görmemiş insanlar vardır. Avrupa’da bu kendi insanımızın arasında dahada yaygınlaşmaktadır. İnsanların içindeyiz, geçlerle her bulduğum fırsatta sohpet ediyorum. Güven yanıyla olsun, bağlılık yanıyla olsun, birçok boyutuyla akrabalık duygusu kapitalist
kültüre karşı bir olumluluk olmasına rağmen kaybolmaya yüz tutmuştur. Akrabalık özü itibarıyla duygularında sahtecilik, çıkarcılık, bencillik, sinsilik, fesatlık taşımamalıdır. Ve düzen ilişkileri içerisinde, ailesinden sonra insana en yakın olan kesim de akraba çevresidir. Eğer kapitalizmin saldırıları karşısında ayakta kalabilmişse, büyük bir yozlaşmaya uğramamışsa, akrabalar düşünülür, sahip çıkılır. Özellikle insani boyutuyla, insan için en önemli olan, duyguların en yoğun yaşandığı anlarda ilk akla gelenlerin başında akrabalar, dostlar vardır. Cenaze, düğün, bayram gibi önemli zamanlarda, akrabalar ellerinden gelen her türlü maddi-manevi yardımı gerçekleştirerek sahiplenirler. Bu noktada fedakarlıktan, özveriden kaçınılmaz. Böylesi zamanlarda akrabalık bağı daha güçlü yaşanır. Acılar, sevinçler, üzüntüler, mutluluklar onlarla da paylaşılır. Akraba içerisinde bir cenaze varsa, aynı süreçte düğün de varsa, düğün ertelenir. Bunlar olumlu, insani değerlerdir. İnsanın insana verdiği değerin bir göstergesidir.

Akrabalığın toplumsal açıdan önemi:

– Toplumsal ilişkilerinin artmasına neden olur.
– Toplumsal ilişkilerinin düzelmesini sağlamaya ön ayak olur.
– Toplum içinde huzur ve mutluluk her açıdan paylaşılır.
– Toplum içinde insanlık ilişkileri gelişir, güölenir.
– Toplumu ve aileleri bir arada tutar, zorlukları aşmasında yardımcı olur.
– Bireyciliği ve bencilliğin önüne geçer.
– Öz kültürün kuşaktan kuşağa yayılmasını, taşınmasını, yaşamasını sağlar.
– Bireyde aile bağlarını ve saygı hissini kuvvetlendirir.
– Bireyi sorumluluk sahibi yapar.
– Bireyde sevgi bağlarını kuvvetlendirir. Birey akrabalarına sevgi duyarak büyüdüğünde canlı ve cansız her varlığa sevgi beslemeyi aileden öğrenir.
Peki bizim yaşamımızda akrabalık bağları nasıl?

-Buna samimiyetle çevap verebiliyormuyuz?