Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da yıllardır Oturum haklarının gasp edildiğine inanan insanlar, oturum haklarını geri almak için çeşitli eylemliliklerle direniyor.

Şevket Dalboy

Bizde Welt Heimat gazetesi adına direnişin bir parçası olan uzun yürüyüşün Stuttgart ayağında direnişçilerden biri olan Faruk Ereren ile röportaj yapma imkanı bulduk. Direniş nasıl başladı, hangi aşamada, yetkililer ne diyor tüm detaylarıyla işte Avrupa’nın göbeğinde yaşananlar.

Kendinizi tanıtırmısınız?

Adım Faruk Ereren. 1994’ten beri Almanya’dayım. 2007 yılında siyasal nedenlerle Almanya’da tutuklandım. Tutuklandıktan sonra iltica başvurusunda bulundum. Tam olarak 6 yıl 10 ay haksız bir şekilde tutuklu kaldım. 8 yıl yargılanmam sürdü. Sonunda suçsuzluğum kanıtlandı ve beraat ettim. Ancak tutukluluğum bittikten sonra iltica hakkım kabul edildi. Mahkemenin kararına göre ilk başta 3 yıl, ikinci safhada 5 yıl, daha sonra da süresiz oturum alma hakkı tanındı. Ancak birinci safha, yani 3 yıl dolduktan sonra, mahkeme kararına rağmen oturumum 1 yıl uzatıldı. Onda da kimliğim bana verilmedi, açıkcası yabancılar dairesi kimliğimi gasp ederek elinde tuttu. Daha sonra oturumum elimden alınarak ‚Duldung‘ seviyesine indirildim.

Kaç yıldır Almanya’da ikamet ediyorsunuz?

Almanya’da 1994’ten bu güne ikamet ediyorum. Yani 27 yıldır buradayım.

Oturum Hakkınız hangi hukuki gerekceyle elinizden alındı?

Oturum hakkımın elimden alındığını bildirildiği Leverkusen yabancılar dairesi kararında geçmiş mahkemede yargılanmama ve beraat etmeme rağmen orda söz konusu olan bazı iddialar tekrarlanıyordu. Özel olarak ise Halk Meclisi toplantılarına katılmam, MLPD’nin düzenlediği uluslararası bir toplantıya konuşmak için Anadolu Federasyonu adına kürsüye çağrılmam, gerekçe olarak gösteriliyordu. Anlaşılacağı üzeri bunlar son derece gülünç suçlamalar. Ne Halk Meclisi ne de Anadolu Federasyonu yasadışıdır, tam tersi demokratik ve meşru kuruluşlardır. Kaldı ki Anadolu Federasyonu adına konuştuğum da değil, bunun için kürsüye çağrılmam gerekçe gösteriliyordu.

Size dayatılan nedir?

Bize dayatılan düşüncelerimizi inkar etmemiz. Siyasi faaliyetlerimizden dolayı pişmanlık duymamız ve alman devleti ile işbirliği yapmamızdır.

Nezaman başladınız direnişinize?

Direnişler meclisinin direnişi 2018 Ekim ayında başladı. Yani 2,5 yıldan fazla zamandır süren bir direnişti. Ben de bu süreç içerisinde bu direnişi aktif olarak desteklemeye başladım. Ancak benim katılımım oturumumun elimden alındığı 2020 yılına denk düşer. Ondan sonra direnişler meclisinin bir üyesi olarak daha aktif bir şekilde direnişte yer aldım.

Yetkili makamların direnişle birlikte tavrı ne oldu?

Yetkili makamlar direnişler meclisinin direnişine karşı baştan beri engelleyici tutumun içerisine girdiler. ‚Direnişiniz siyasi değil, bireyseldir‘, ‚İçişleri bakanlığını ilgilendirmiyor‘ (Direniş başlangıçtan sonra uzun süre NRW eyaletinin içişleri bakanlığı önünde sürdü, ancak Korona başladığında bunu fırsat bilip yasakladılar. Tekrar izin alındığında ise gülünç gerekçelerle içişleri bakanlığı önüne izin vermediler. Bu yüzden direniş Köln yabancılar dairesi, Bergisch-Gladbach yabancılar dairesi ve Leverkusen yabancılar dairesi önünde sürdü) gibi hiç de haklı olmayan gerekçelerle engellenmeye çalışıldı. Ancak direnişin kararlılığı bunları aşmayı bildi. Bazen örneğin Deniz Yıldız’ın davasında olduğu gibi, geri adım da attılar. Davadan çekildiler ve otomatikmen Deniz Yıldız bazı haklarını geri kazanmış oldu. Ancak kısa süre sonra bunun bir oyun olduğu anlaşıldı. Daha ağır bir suçlama ile yeniden dava açtılar ve Deniz Yıldız’a Almanya’yı terk etmesi ve 20 yıl dönmemesini isteyen bir yazılı belge gönderdiler. Bir süredir özel olarak benim hakkımdaki soruşturmada da geri adım attılar. Mahkeme kararının geçerli olduğunu bildiren bir belge gönderdiler. Ama buna rağmen kimliğimi henüz teslim etmediler. Doğrusu; burda da bir oyun olabileceği düşüncesindeyim.

Direnişinize bir zaman dilimi koydunuz mu yoksa sonuç alana kadar devam mı edeceksiniz?

Evet. Sonuç alana kadar devam edeceğiz.

Yaptığınız uzun yürüyüş halk tarafından nasıl karşılandı?

Uzun yürüyüşümüz halk tarafından ilgi ile karşılandı. Almanya’da bu tür şeylerin olduğunu, özellikle Alman halkından insanlar inanılmaz buluyorlar. Bu da gösteriyor ki emperyalist alman devleti yalanlarla, demagojilerle, sahte demokrasi gösterileri ile insanları önemli ölçüde etkileyebiliyor. Ancak somut kanıtlar ortaya döküldüğünde veya eylemlerle gösterildiğinde, adeta şaşırıyorlar. Bu da direnişimizin etkisini gösteriyor.

Oturum Hakkınızın gasp edildiğine inanıyorsunuz, oturum hakkınızı geri almak için neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Bu konuda her yolu deniyoruz, denemeye devam edeceğiz. Hukuk yolunu deniyoruz. Sokaklarda direnişler yapıyoruz. Afiş, bildiri, sticker’larla halka bu adaletsizliği duyurmaya çalışıyoruz. Baskıları ve haksızlıkları teşhir ediyoruz. En büyük desteğimiz halktır, bunu biliyoruz. Bu nedenle halka gerçekleri anlatmayı ve desteğini kazanmaya çalışıyoruz. Bu yönlü faaliyetlerimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Haksızlığa ve adaletsizliğe, baskılara, istismarlara boyun eğmeyeceğiz. Bütün halkımızı ve dünya halklarının bunu bilmesini istiyoruz.

Yetkili merciler size yazılı olarak herangı bir bilgi verdi mi?

Evet. Çeşitli safhalarda bilgiler verdiler. Bunlar ya mahkeme kararları oldu, ya oturumlarımızı alma gerekçeleri oldu. Bunlar arasında bana verilen belgeler dışında diğer arkadaşlarımıza verilen belgelerde o kadar komik gerekçeler var ki, güler misin ağlar mısın misali. Örneğin; Deniz Yıldız’a gösterdikleri gerekçeler arasında kendilerinin bizzat izin verdiği miting ve gösterilerde yer almak var. Bu miting ve gösteriler yasadışı gösteriliyorlarsa zamanında niye izin vermişler. Yasadışı değillerse neden soruşturma gerekçesi yapıyorlar. Bunları izah etmek zor. Yine İlker Şahin’e gösterdikleri gerekçeler arasında ailelerin düzenlediği bir pikniğe et temin etmek bile var. İşte böyle gerekçeler. Açıkcası alman emperyalizmi son derece pervasız davranıyor. Hakları gasp etme konusunda hiç bir tutarlı gerekçe ileri süremese de, ‚ben dedim oldu‘ anlayışı içinde hareket ediyor. Zaten sosyalizm bir takım ülkelerde yıkıldığından bu yana sürekli halkın haklarını gasp ediyorlar. Bu yolda her şeyi bir gerekçeye dönüştürüyorlar. En son pandemiyi bile utanmadan böyle kullanıyorlar. 29b Infeksiyon yasası adı altında şimdilerde öyle bir yasa çıkarmaya çalışıyorlar ki; bütün demokratik hakları gasp etme hakkı tanımak istiyorlar kendilerine.

Siz yasal yolları izleyerek oturum hakkınızı geri almak istediğinizde nasıl bir yaklaşımla karşılaştınız?

Daha önce dediğimiz gibi mahkemelere başvurduk. Yasal gösteriler ve direnişler örgütledik. Bunlar sonucu Deniz Yıldız’da olduğu gibi, mahkemelerden çekilmek gibi geri adımlar attılar. Veya benim hakkımdaki soruşturmayı geri çekmek gibi geri adımlar attılar. Ama kesinlikle güvenilmezler. Bizim üzerimize baskı kurmak ve düşünce özgürlüklerimizi yok etmek için her yolu denemekte kararlı görünüyorlar.

Hukukçular bu duruma ne diyor?

Hukukçular bu durumları garip ve anlaşılmaz buluyorlar. Onlar da şaşkınlık içindeler. Ağzını demokrasi ile açıp demokrasi ile kapatan bir ülkede en temel demokratik hak olan düşünce özgürlüğünün nasıl yok sayıldığına akılları ermiyor.

Kaç arkadaşınızla bu direnişe başladınız? Avrupa’da benzer durumlar var mı? Varsa şayet nasıl sonuçlandığı hakkında bilgi verirmisiniz?

İlk başta direnişe üç arkadaş başladı. Daha sonra dördüncü ve beşinci kişiler katıldı. Giderek sayı yükseldi ve bugün 13 kişiden oluşuyor. Pardon, bir de küçük direnişçimiz var. Henüz 4 yaşında. Adı Bahtiyar Şahin. O da baştan beri direniş içerisinde büyüyor. Bu 13 rakamı içerisinde Avrupa’daki benzer direnişçiler de var. Bunlardan ikisi Fransa’da, biri İngiltere’de, biri Belçika’da, biri de Avusturya’da. Belçika, Avusturya ve İngiltere’deki yoldaşlar haklarını kazandılar. Fransa’daki bir yoldaş da haklarını kazandı. Almanya’da bir kişi de bütün haklarını kazandı. Şu anda direniş 7 kişi ile, Bahtiyar ile birlikte 8 kişi ile sürüyor.

Oturum hakları elinden alınan insanlarsan direnişler sonrası oturumunu geri alan var mı?

Yukarıda ifade ettiğimiz arkadaşların hepsi oturumlarını geri aldılar. Onlara ek olarak ben de oturumumu geri almış durumdayım. Ancak dediğim gibi güvenemiyorum. Bunun da bir oyun olabileceğini düşünüyorum. O yüzden kimliğim elime teslim edilinceye kadar kazandığıma garanti veremiyorum.

Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?

Bundan sonraki süreçte direnişimiz zenginleşerek, güçlenerek ve kararlılığı arttırılarak devam ettirilmeye çalışılacaktır. Biz şuna inaniyoruz; Emperyalizme ve faşizme ve onların saldırılarına karşı direnilmeden bu saldırıları püskürtmek ve halklarımızı korumak mümkün değildir. Bu devrimci olmanın, hatta demokrat olmanın ilk kurallarından biridir. Her kim emperyalizm ve faşizmin saldırılarına karşı direnmiyorsa, devrimciliği de, demokratlığı da sahtedir. Bu tarih boyunca böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Eğer bir iddianız varsa, bir hedefiniz varsa, hele de devrim yapma, mevcut sistemi adaletli ve eşitlikçi bir sistemle değiştirme iddianız varsa, bunu mevcut sistemin saldırılarına karşı direnmeden asla başaramazsınız! Bizim gücümüz bunu iyi kavramaktan geliyor. Bu yönde tarihimizi de iyi dikkate almaktan geliyor. Tarihimizde sömürü ve zulüm düzenleri kurulduğundan bu yana bu güne kalan, bugün bize ve halkımıza örnek olan, güç olan, sömürü ve zulme karşı direnme azmi veren ne kadar örnek varsa, bunlar direnerek ortaya çıkarılmış örneklerdir. Şeyh Bedreddin’den Pir Sultan’a, Baba İshak’lardan Mahir Çayan’lara kadar bütün tarihsel örnekler burada sayılabilir. Biz bunları örnek alıyoruz ve bunları örnek aldığımız içindir ki içinde bulunduğumuz süreci de her cephe’de direnişlerle örüyoruz. Ülkemiz Türkiye’de olağanüstü hale karşı gerçekleştirilen Yüksel direnişinden Bakırköy direnişine, Düzce direnişinden Şişli direnişine, Edibe Ana direnişinden Devrimci tutsakların direnişine kadar dört bir yanda direnişlerle anılan gelişmelere yurtdışında da direnişler meclisinin direnişiyle katkı sunmaktan onur duyuyoruz. Biliyoruz; bu direnişler geleceği şekillendirecektir. Bu direnişler gelecekte büyük kitlesel güçleri etrafında toplayacaktır. Örnek olacaktır. Ruh olacaktır. Umut olacaktır. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Direnmeyenlerin ise çürüdüğünü biliyoruz. Bu nedenle en son şanlı adalet mücadelesinde de toprağa verdiğimiz ölüm orucu direnişçilerine bile dil uzatmaya kalkışanlar fazla zaman geçmeden utanacaklardır. Bugün söylediklerini ağızlarına bile alamayacaklardır. Bu geçmiş direnişlerde böyle oldu, bugün de böyle olacaktır. Bizim direnişimiz bu şanlı tarihe mütevazı bir katkı olduysa, bundan daha büyük bir onur yoktur. Bu onuru taşımaya ve hedefe varmak için gereken kararlılığı göstermeye devam edeceğiz. Teşekkür ederiz.