Başlığımızda da öne çıkardığımız gibi konumuz kahramanlık. Peki kahraman kime denir, yada nereden çıktı bu konu diye soranlarımız da olacaktır? Günümüzde at izi ile it izi birbirine karışmış durumda. Uyuşturucu çeteleri, işkenceciler, halk düşmanı ve vatan hainleri kahraman ilan edilmekte.

Biz olayın biraz daha özüne inerek Avrupa’da yaşayan gençlerimize gerçek kahraman kime deniri anlatmaya çalışacağız. Kuşkusuz kahraman deyince hemen herkesin kafasında herkesin yapamayacağı şeyleri yapan biri canlanır değil mi ? Kahramanlar özünde destanlarda, efsanelerde ve ya tarih kitaplarında geçen tarihi kişiliklerdir. Sıradan insandan farklıdır kahraman. Günlük yaşamın içinde, halkın arasında kahramanlara rastlamak kolay değildir. Bir vesileyle bir kahramana rastlanınca da ömür boyu unutulmaz. O kahramanla geçirilen belki de küçük bir an, O kişinin her laf açıldığında anlattığı değerli bir hazine gibidir. Bu hazineyi çok dikkatli değerlendirmeliyiz değil mi?

Unutmayalım ki Türkülere, ağıtlara, manilere konu olmuştur kahramanlar. Kimi zaman dilden dile geçerek tükenmeyecek bir kaynağı olmuşlardır. Kahramanlarda cisimleşen yiğitlik, mertlik, onur, namus, başeğmezlik gibi erdemlerdir.

Doğruyu söylemek gerekirse asıl olarak kahramanlığı açığa çıkaran tarihsel koşullardır. O tarihsel koşullarda ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen arasındaki mücadeledir. Halk kahramanları ve kahramanlıklar çağlar boyu hep ağalara, beylere, sultanlara, imparatorlara yani zulüm ve sömürü sahiplerine karşı gösterilen direnişlerde, isyanlarda ortaya çıkmış ve efsaneleşmişlerdir. Yiğitlik ve mertliğin adalet ve hak yolunda kavgaya dönüştüğü, düşman güçlü de olsa toplumsal amaçlar uğruna korkunun aşıldığı noktadır kahramanlık. Çünkü acıları, sevinçleri, öfkeleri, korkularıyla bir bütündür insan. İnsani olarak tüm korku ve kaygılara rağmen açığa çıkarılan kahramanlıklar. O kahramanlıkları açığa çıkaran insanlar ancak halkın içinde, halkla birlikte var olabilir.

Anadolu halklarının tarihi bir yanıyla kahramanlıkların da tarihidir.

Asırdan aşıra, kuşaktan kuşağa uzayıp gider bu tarihte zulme karşı direnişler olduğu ölçüde, kahramanlar da eksik olmaz. Çünkü acı, Anadolu halklarının yüz yıllardır tattığı en köklü duygudur. Bu topraklar yüzyıllar boyunca istilalara uğramış, defalarca yağmalanmış, yakılmış, yıkılmıştır. Çünkü egemenler hep daha fazla toprak, daha fazla altın, daha fazla köle istemişlerdir. Doymak bilmeyen aç gözleriyle halkların zenginliklerine göz dikmişlerdir. Bugün emperyalist haydutların göz dikdiği gibi. Bunun için de, ya başka halkları esir almış ya da kendi halkının emeğini talan etmişlerdir. Ve ne zaman egemenler kendi aralarında tepişmeye başlasalar olan yine halka olmuştur. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi.

Anadolu; cefakar, çilekeş halkların yatağı.

Her karışı halkların kanlarıyla sulanmıştır. Çekilen bunca çile, zulüm, sömürü Anadolu’nun bağrında iki büyük duyguyu geliştirmiştir. Kin ve sevgi… Zulmedene, ezene, sömürene, haine duyulan kin… Ezilene, garibe, kendinden olana ve yiğitçe, mertçe kendisi için savaşana duyulan sevgi… Bu iki duygu tarih boyunca babadan oğula dededen toruna aka aka birikmiş ve koca bir nehir olmuştur.

Anadolu halkları defalarca zalime karşı isyan bayrağını yükseltmiş, çok yenmiş, yenilmiştir. Düşman güçlü kuvvetli, besili, en iyi silahlarla donatılmış, eğitimli ordularla halka zulmetmiştir. Buna karşı çıkan ise bildiğimiz halk, yediden yetmişe koca bir açlar ordusudur. Ne doğru düzgün silahları, ne de eğitimleri vardır. Aç, zayıf, çelimsiz, bakımsızdırlar, buna rağmen Anadolu’yu yiğitsiz koymamışlardır hiç bir zaman. Çünkü zalime zulme karşı savaşmanın hak olduğunu en iyi halk bilir. Bu haklı savaşın önderleri, kahramanları Anadolu tarihinin en önemli unsurlarıdır. Ağıtlarda, türkülerde, oyunlarda yaşatılmış, dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarılmış, destanlaştırmıştır. Böyle olduğu içindir ki “iki taraf” değişik biçimlerde karşı karşıya gelirler, savaşırlar. Ezilenler bu savaşım içinde çok yenmiş ve çok yenilmişlerdir. Zafer ve yenilgi dışında başka bir seçenek yoktur. Ve başladıktan sonra kimse bu savaşı yumuşatamaz, geriye çekemez. Doğaldır ki insan kendisine haksız bir tokat atana karşılık verir.

Anadolu toprakları bereketlidir.

Anadolu toprakları zulme karşı insanlık tarihinin en soylu direnişlerini yaratmıştır. Anadolu toprakları kimi zaman tek tek kimi zaman kahramanlığın kitleselleştiği sayısız örneklerle doludur. Egemenler, bu nedenle, öldürmekten çok, onlara nedamet getirmeyi dayatmışlardır. Pişmanlığı kabul etmektense, ölümü kabul edenler, tarihin gerçek yazıcıları olmuştur. İnsanlık tarihi ezenlerle ezilenlerin arasındaki savaşı anlatır. Bu savaşta zaferler ve yenilgiler vardır. Kahramanlıklar vardır, ihanetler vardır. Ama ne olursa olsun hep ileriye doğru gidiş vardır. Yenilgiler, ihanetler geçici duraksamalara yol açsa da tarihin akışını asla durduramamışlardır. Tarih, asla boyun eğmeyen, teslim alınmayan kahramanların destanını anlatmaktadır dilden dile… Onun içindirki kahramanlık atfedilen insanları iyi gözlemleyin.

Bilinçleriniz, bilinçlerimiz bulanmasın!
İnançlarıyla yaşadılar inançları için öldüler

Müslümanından Hristiyan’ına, Rum’undan Türküne hepsi birleşmiştir. Boyunduruk altında kölece yaşamaktansa son canlarına dek vuruşmayı seçerler.Anadolu halklarının kahramanlık destanları bitip tükenecek gibi değildir. Kurtuluş Savaşı’nın en kızgın günlerinde düşman askeri Antep’in kalbine doğru ilerlemektedir. 600 yıl üstüne düşman gölgesi düşmemiş kenti bir sabah Fransızlar işgal eder. Dahası yüzyıllarca Anteplilerin komşu bilip ekmeklerini sularını paylaştığı Ermeniler de Fransızlarla bir olmuşlardır. Halkın elinde ne ekmek kalır ne su nede savaşacak bir silah vardır. Şahin Bey, Bostancı değirmeninde oturmuş, acı acı düşünür. Çoğu yaralı, ateş gücü düşük bir avuç savaşçıyla ala- bildiğine kalabalık ve bol ateş gücüne sahip düşmanı yenmeyi düşünmek çok zordur. Antep halkına söz vermiştir; “Düşman ancak benim ölümü çiğneyerek Antep’e girecektir” demiştir. Ejderha kadar büyük düşmana karşı savaşa başladıklarında bir süre sonra savaşın kaderi de belli olur. “Düşman çok kalabalık, hepimiz boşuna öleceğiz. Buradan çekilelim “‘diyen arkadaşlarına Şahin Bey şu karşılığı verir: “Düşman buradan geçerse ben Antep’e ne yüzle dönerim! Düşman arabaları ancak benim cesedimi çiğneyerek Antep’e girebilirler.” Şahin Bey’in on sekiz arkadaşı orada şehit olur. Şahin Bey, küçük grubuyla burada düşmanı yarım saat duraklatır. “Düşman yolun kıvrımını geçmiş, dosdoğru onun üzerine geliyordu. Şahin Bey, yıktırdığı Elmalı köprüsünün taşları arkasına siper alarak durmadan kocaman gövdeli düşmana ateş ediyordu. Artık dev gibi bir düşman kalabalığına karşı tek basmaydı. Son şarjörünü yatağa sürüp ateş etti. Artık cephanesizdi. Tüfeğini Elmalı köprüsünün taşlarına çarparak kırdı ve şöyle haykırdı:

Tanrım! Vatanımı sen kurtar. Alçak düşman, gel, süngüle!” Gün yiğitlik, mertlik günüydü. Düşman işgalinden kurtulmak için yeri geldiğinde vatan için düşman karşısında tek başına siper olmak gerekiyordu. Şahin Bey’in acı haberi Antep’e tez ulaştı. Şahin Bey tüm Antep halkına cesaret ve ışık olmuştu. Şahin Bey’in ölümü Anteplilerin içinde kocaman bir yara gibi kanarken düşman karşısında savaşma gücü ve cesareti yaratmıştı. Bu cesarettir ki, Antep’i kurtardı. Karayılanlar, Şahin Beyler, Sütçü İmamlar ve daha niceleri türkülere, ağıtlara söz oldular.

“Fransız kurşunu değmez adama Vurun Antepliler namus günüdür” diyen Antepliler, Maraşlılar, Urfalılar ve Anadolu’nun dört bir yanı düşmandan temizlenirken, Anadolu halkının kahramanlıkları ve fedakârlıkları ile kazanıldı Kurtuluş Savaşı. O tarihsel koşullarda emperyalistlere, işbirlikçilere karşı savaşmaktı kahramanlığı yaratan. Bugünlerde ise bireyciliğin, çıkarcılığın, yozluğun ve ahlaksızlığın pompalandığı koşullarda gerçekler ters yüz edilmiş, kahramanlık tanımlamasının da içi boşaltılmıştır. Ahlaksızca kendini teşhir eden sanatçı müsveddeleri, pop yıldızları, film artistleri, Mafya babaları, uyuşturucu baronları… Emperyalist yoz kültürü etrafa saçan düzenin kahramanıdır bunlar. Onların yalanlarına karşı bizler gerçekleri yazacağız. Kendi kahramanlarımızı tanıyacak, onların verdiği savaşları anlatacak, halkımızın gerçek düşmanlarını tanıyacağız…
Bu tarih bizim… Bu tarih halkın tarihidir… Biz halkız…