Şevket Dalboy

Amaçsızca yaşayıp yok olmak, varoluşa aykırı olmasına rağmen bu şekilde yok olup gidenlerimizin sayısı hiç de az değil. Yaşamanın anlamını düşünmek, bazen insanı bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkarabilir. Dünyaya bakışımız ve hayatı algılayışımız aslında bizim temel felsefemizi oluşturur. Tüm ömrümüz boyunca bu ilkeler doğrultusunda yaşarız ve ardımızda iyi yada kötü bir iz bırakırız. Bu izin doğru olup olmadığını belirleyen birçok etken olabilir.

En temel belirleyici unsurlardan biri „Erdem“dir. Erdemli insan olabilme bilinci, maalesef çağımızda günden güne zayıflayan bir gerçeğimiz halini almış durumda. Öncelikle bugün burada felsefi bir dilden uzak durarak insanın içinde bulunduğu durumundan (maddi veya manevi) şikayet eden ve daha iyisini isterken erdemi unutma yanını irdeleyeceğiz. Ağız alışkanlığı olarak biri bize, “Nasılsın?” diye sorduğunda, “İyiyiz“ cevabını veririz değil mi? Bazen de “Daha iyi olmaya çalışıyoruz” deriz. Nasıldır karşımızdaki insan gerçekten? İyi olmayı nerede görmektedir insan? Daha iyi nedir?nerededir sorusunu sormaktan alıkoyamıyoruz kendimizi.
Parada mı?
Makamda mı?
Şöhrette mi?
Karşı cinste mi?
Nerede?
Günümüzde sorunlar farklı farklı gibi görünüyor ama tüm sorunların düğümlendiği yer; iç dünyamızı ve insanlığımızı tam olarak bilemeyişimizdir diye düşünüyoruz. Bilemeyince de iç dünyamızda iç midelerimizi besleyemiyoruz, insani değerlerde doyamıyoruz. Bu manevi açlık ile daha çok para kazanmaya veya statümüzü yükseltmeye hırslanıyoruz. Oysa sorun maddesel değerlerde değil, sorun; insan olma bilincini yeterince tanımamakta gizli. Bizim düşündüğümüz ve zannettiğimiz gibi olsa, tüm zenginlerin ve tüm makam sahiplerinin mutluluktan uçmaları gerekmez miydi? Çevremize bir bakalım, gerçekten durum böyle mi? Gözlerinizle bakmayın, gözlemleyin, değerlendirin, çeşitli fikirlerle kendinizle çatışın. Neyi, nerede, nasıl göreceğinizi doğru öğrenmenin yolu budur. Burada söz konusu olan şey, her insanın doğuştan kendiliğinden eksiksiz şekilde düşünme becerisiyle donatılmış olması değildir. Çünkü düşünme öğrenilen, öğretilen ve geliştirilen bir beceridir. Böyle bir beceri olanağı insan varlığının vazgeçilmez koşullarından biridir.

Eskiçağ düşünüşünün kurucularından Platon, hocasının izinden giderek insan ve toplum sorunlarına, temelde erdem sorunu olarak eğilmesi de bundandır. İnsan neyi ararsa arasın erdemi elden bırakmadan arayışını sürdürmelidir. Bilgece, adilce, ölçülüce yaşamanın, insanca yaşamanın hangi yolla ve ne şekilde olabileceğinin bilgisine ulaşmaya çalışmalıyız veya doğru düşünmenin yaşamdaki yeri ve önemi sorununa değinen ve erdemin ne olduğunu başlı başına araştıran; yaptığı soruşturmayla günümüze de ışık tutan önemli bir örnek de Aristoteles’tir. Şöyle dile getirmiştir Aristoteles: “Erdem, düşüne düşüne tercih edilen bir huydur.“

Değerli okurlarımız 21. yy’da insanlığımızdan arınmak üzereyiz. Şöyle bir bakın dünyaya. Bilgi ve bilgelik yok oldu adeta. Erdem ve yaşama dönük çalışmalar kişisel çıkarlar üzerinden düşüncesizce tarumar ediliyor. Birimizin özgürlük arayışı diğerimizi yok etmeye yeminli adeta. İnsanların mutlu olamamasının en temel nedenlerinden biri kapitalist sistemin düşünce sistemimizle alay edercesine oynanmasından kaynaklanmaktadır.
Hiç kuşku yok ki mutluluğu her yerde arayan biz insanlar bazen erdemi unutabiliyoruz… Aradığımız mutluluğu bulamadıysak, iç dünyamıza bakmayı denemekten bile korkar hale geldik. Kendimize değer katacak, insanlık değerlerini kazanmaya çalışmaktan başka yolumuz yok.

Bilim ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlerken ve zaman hızla akıp giderken her geçen saniye vakti nasıl kullandığımız ile ilgili olarak kişisel gelişim hanemize kâr ya da zarar olarak kaydediliyor. Seni görenler, beni görenler, bizi görenler samimiyeti, güveni, sevgiyi, saygıyı, cesareti, vefayı, azmi, kararlılığı, çalışkanlığı, sorumluluğu, sabrı, dürüstlüğü, problem çözebilme gücünü, özgüveni ve sadakati bizde görsünler. Sen de bu değerleri kendinde gör. O zaman anlayacağız ki, gerçek mutluluk, insanca yaşamanın içinde gizli. Bu bilinç bir tohum gibi zihinlerimizde yeşerdiğinde, insanlık ormanında hep beraber ışığa doğru yürüyerek aydınlanacağımızı unutmayalım.