Dünya ticaretinde tarımsal ürünlerin ve buna bağlı olarak tarım piyasalarının tarihte her zaman önemli bir yeri olduğu bütün kaynaklarda yer almaktadır.

Şevket Dalboy

Welt Heimat Gazetesi olarak dönem dönem bu konuyu gündeme taşımaya çalışıyoruz. Çünkü: Gıda, su ve hava gibi insan yaşmının en önemli unsurlarından biridir. Dünya’da giderek artan nüfusun bu büyük ihtiyacını karşılamak için sürekli bir çalışma faaliyeti yürütülmesi gerekit.

Dünya nüfusunun artması, doğal olarak daha fazla yiyecek üretimini gerektirmektedir. Bu durum, yiyecek üretiminde verimliliği artırmak için araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucunda yeni tekniklerin geliĢştirilerek üretime dahil edilmesini zorunlu kılmaktadır. Fakat burada kapitalist sistem büyük bir hata yapmaktadır. Geliştirilen teknikle üretilen gıdanın içeriği değiştirilirken, tarım arazileri de hızla yok edilmektedir.

Çünkü nüfusla birlikte sürekli artan gıda ihtiyacına karşın dünya kaynakları git gide sınırlandırılmıştır.. Özellikle tarıma elveritli toprakların ya imara açılmış, yada imkansızlıklar nedeniyle işlenemez hale getirilmiştir.

Bu faaliyetler somut olarak kendini şu şekilde göstermektedir:

Tarımda makineleşme, genetik uygulamalar, kimyasal gübreleme, ilaçlama, hormon uygulamaları gibi tarımı özünde yok eden uygulamaları içermektedir. Bu durum verimliliği ve dolayısıyla elde edilen ürün miktarını arttırmakla birlikte, yukarda belirtiğimiz başka sorunlarında ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Toprak ölüyor, insanlar sağlığından oluyor ve tatlı su kaynakları zarar görüyor!

Kapitalizmin teşvikleriyle kullanılan bir takım teknikler ve uygulamalar öncelikle, gıda ihtiyacını gideren insanlığın, çeşitli sağlık problemleri ile karşılaşmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra bir takım çevresel sorunların ortaya çıkmasında da, yukarıda sıralanan uygulamaların etkinliği üst düzeydedir. Özellikle, ilaçlama ve gübreleme de yanlış uygulamalar toprak kirlenmesine neden olurken, su kaynaklarının da bundan zarar görmesine neden olmaktadır. Bu durum, çevredeki bitki ve hayvanlarla birlikte insan hayatını da tehdit etmektedir.

Kanser hızla yayılmakta!

Değerli okurlarımız, günümüzde özellikle kanser vakalarında sürekli bir artış söz konusudur. Bunda da insan sağlığını direkt etkileyecek gıda tüketimi etken olmaktadır. Pandemi süreciyle birlikte bu gerçekler ötelensede, can alıcı bir öneme sahiptit.

Bilinçlenme ve kalkınmışlık ne anlama geliyor?

Bu olumsuz koşullar karşısında gelir düzeyi yüksek olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede bilinçlenerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih etmişler. Bu amaçla yeni bir üretim tarzı olarak Ekolojik veya Organik Tarım yeniden kengini hatırlatmıştır. Tanımdan da anlaşıldığı gibi ekolojik tarım bir ürünün ekim veya dikiminden sonra hiçbir uygulama yapılmadan kendi haline terk edilmesi veya eskimiş bir işletmecilik şekline dönüş değildir.

Organik Tarım’ın Uygulanma Nedenleri çok can alıcı!

Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartıĢılmaya baĢladı Türkiye‟de. Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Neden olarak;

1. Gelecek nesilleri korumak,

2. Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak,

3. Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak,

4. Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,

5. Su miktarı ve kalitesini korumak,

6. Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,

7. Üretici ve tarımsal iĢletmelerde çalıĢan insanların sağlığını korumak,

8. Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak,

9. Ekonomiyi desteklemek,

10. Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek.

Elbette akliselim düşündüğümüzde daha birçok avantaşı vardır oranik tarımın.

Organik Tarım’ın Avantajları

Organik tarımın uygulanması ile birlikte elde edilecek çok sayıda avantaj vardır. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:

1. Dünya genelinde, organik tarımda sentetik kimyasallar çiftçiler tarafından ya çok az kullanılmakta, ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir.

2. Üretici geliri ürüne bağlı olarak artma imkânı bulacaktır.

3. Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf edilebilmektedir.

4. SözleĢmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti edilebilmektedir.

5. Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden % 10-20 oranında daha yüksektir ki bu da üreticilerin gelir ve karlarına etki edebilecektir.

6. Ekolojik Ürünlerin ihracatı ile tarım ürünlerinin üretiminde ilave bir kapasite yaratılmaktadır. Dolayısıyla ihraç edilen her ton daha önce ulaşılamayan tüketici kitlesine gidebilecektir.

7. Özel bilgi isteyen ekolojik tarım modeli ziraat alanında uzman personel için yeni istihdam sahaları yaratacaktır.

Organik tarımın gelişim süreci sağlıklı mı işledi?

Avrupa’da 1910’larda bireysel çabalarla baĢlayan ekolojik üretimin yaygınlaĢması 1930’ları buldu. 1972’de Almanya’da Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFAOM) kuruldu. Dünya çapındaki bu federasyonla ekolojik tarım yapanlar bir çatı altında örgütlenerek bu konuda sağlıklı adımlar atılması, gerekli standartların oluĢturulması, yerleĢmesi için çalıĢmalar başladı. Her yıl yaklaşık %20- 30’luk bir oranda büyüme kaydedildi. Avrupa Birliği’nin sadece bitkisel ürünleri kapsayan ilk organik ürün yönetmeliği 1991’de, hayvansal üretimi de içine alan ‘Organik Tarım Yönetmeliği’ ise 2000’de yayınlandı. Bugün dünyada en çok organik üretim sırasıyla Avustralya (7,7 milyon ha), Arjantin (2,8 milyon ha) ve Ġtalya’da (1 milyon ha) yapılmaktadır.

14 Türkiye’de ise 1970’lerde küçük adımlarla baĢlayan organik tarımın ticari bir önem kazanmaya baĢlaması 1990’ları bulmuĢtur. 1992’de “Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)’ kuruldu. 1994’de “Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine ilişkin Yönetmelik”, 2002’de ise “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına ilişkin Yönetmelik” yürürlüğe girmiĢtir. 2004’te organik tarım kanunu kabul edilmiş ve böylece organik üretimin kuralları belirginleştirilmiş ve kontrol mekanizması kurulmuştur. Kurulan kontrol mekanizması genellikle kağıt üzerinde kalmıştır.

Türkiye’de en çok organik üretim Ege bölgesinde yapılmaktadır (% 39). ikinci sırada Akdeniz (% 24), üçüncü sırada iç Anadolu (% 11) bölgesi gelmektedir.

Değerli okurlarımız, elbette bu konuyu çok yönlü ele aldık. organik tarımın hangi ülkelerde nasıl ele alındığı, ürünlerin tüketim potansiyeli, organik tarımın çevre ile ilişkisi, sürdürüle bilir kalkınma için planlı organik tarımın önemi, istihtamda organik tarımın payı. Dışardan alınan tarım ürünlerinin çifcimize verdiği zararlarla birlikte ülke ekonomisine verdiği zararlar gibi çok detaylı bilgilere ulaştık. Bir sonraki yazımızda daha geniş içerikte sizlerle paylaşacağım. Günümüzde, dünya genelinde yaklaşık 130 ülkede ticari kalitede organik ürün üretimi yapılmaktadır. Yüze yakın ülkeyi tek tek araştırdık. Çok kıymetli kaynaklardan faydalandım. Bunlarada geniş yer vereceğim.

Öz kültürümüz ile harmanlaşmış yeni insan bilincine ihtiyaç var!

Öz olarak şunu söylemekte fayda var. Tarım arazilerimizi gerektiği şekilde mutlaka kullanmamız gerekir. Bu konuda çiftçimize en az sağlık sistemine önem ve destek verdiğimiz kadar destek vermeliyiz. Yeni tarım alanları tespit ederek insanlarımızı bu toprakları işleyecek bilinçte meslek eğitimi vermeliyiz. Bu insanlarımzla gerekirse yeni köyler kurup tersine göçü mümkün kılmalıyız. Mümkün olduğu kadar dışardan tarım ürünleri alımına kısıtlamalar getirmeliyiz. Tarımve hayvancılık, tatlı su kaynakları hayati önemdedir. Bunu kavrayacak nesiller yetiştirmeliyiz. Tüm bunlar için yeterince kaynağımız vardır. Sadece bunu uygulayacak sağlam bir irade ortaya çıkmalıdır. Bu irada partiler üstü, halk ve vatan sevgisiyle bilinçlenmelidir. Öz kültürüne, değerlerine, tarihsek hafızasına, gelecek nesillere bırakacak bir mirası taşıma bilincine sahip olmalıdır. Gözleriminiz önünde tarım alanları yok oluyor, ırmaklar, dereler, göller kuruyor, hayvancılık eriyor. Ne olacak bu memleketin hali sorusuna kendimiz cevap vermeliyiz.