Son günlerde doların yükselmesiyle birlikte baş gösteren kağıt sıkıntısı gündemi oldukça meşgul etti çünkü hem önemli bir konuydu hem de yaşamın pek çok alanına giren, kağıt kullanılarak üretilen sarf malzemelerinin sekteye uğraması, kısıtlanması hatta piyasada hiç bulunamaması ihtimali de kuvvetliydi.

Kağıt sıkıntısının bizleri en çok etkilemesi gereken konu kitap, defter, dergi, gazete gibi yaşamımızda oldukça önemli yerlere sahip değerlerin sancılı bir üretim sürecine girmesi olmalıyken bizler tutup konuyu zamlanan tuvalet kağıtları üzerinden ele aldık. Zamlı tuvalet kağıtları hakkında yorum yapmayan, yazıp çizmeyen, espiri üretmeyen pek kimse kalmadı neredeyse… Özellikle sosyal medyada yazılanları, çizilenleri, paylaşılanları takip etmek de bir o kadar zorlaştı.
Peki tek derdimiz bu mu olmalıydı? Tuvalet kağıdını zamlı tarifeden almak, gidişatı bu sayede irdelemek bizleri ne kadar duyarlı birer insan haline sokuyordu? Neden tuvalet kağıdı bu kadar ilgi görmüştü?
Elbet herkes kendi bakış açısına göre konuyu değerlendirecek, dillendirecek sonra buna da alışılıp normalleştirilecek. Hep böyle olmadı mı? Unutulmaz denilen neleri unuttuk, boşverdik, kabullendik…

Tuvalet kağıdına gelen zamdan ziyade hunharca kullandığımız suyla ilgili sıkıntı baş gösterdiğinde insanlığın pisliğini tuvalet kağıtları temizlemeyecek… Su faturasını ödemekle iş bitmiyor, tonlarca boşa akıtılan suyun hesabını veren de yok henüz…

Özellikle uzun otobüs yolculuklarında mola verilen dinlenme tesislerinin tuvaletlerinde bozuk musluklardan boşa akan suyu da, aşırı şekilde kullanılıp yerlere atılmış tuvalet kağıtlarını da kimse umursamıyor, çünkü 1 – 1,5 TL ödediğimiz için üstümüze düşeni yapmış oluyoruz… Bir ara tuvaletlere ödenen bu rakamlar da çok dile dolanmış, irdelenmiş ve sosyal medyada konu başlığı olarak üst sıralarda yer almıştı. Nedense toplum olarak bu tür konuları dile dolamakta üstümüze yok, hele ki sosyal medyada bir de gündemin en üstüne yerleşmişse…

Hızla çölleşen tarım arazileri, ormanlık alanlar, kapatılan fabrikalar, kendi üretiminden vazgeçip dışa bağımlı hale getirilmiş bir ekonominin belirsizliği, her geçen gün bir değerinin kaybedildiği bir süreçte pek çok alanda baş gösterecek sıkıntı ne sürpriz olur ne de beklenmedik bir gelişme… Çünkü görünen köy klavuz istemiyor. Çocuklarımıza bir soralım büyüyünce ne olmak istediklerini. İçlerinde tarımla uğraşmak, çiftçi olmak isteyeceğini söyleyen neredeyse çıkmayacaktır. Çünkü şartlar ve yaşadığımız dünyanın yeni düzeni onları bambaşka yerlere savurmaya başladı bile…

Bu arada dolara endeksli kağıt sıkıntısı nedeniyle ertelenen işlerin, kapanan yayınevlerinin, matbaaların tuvalet kağıdının gerisine düşmesi de acı bir tablodur…

Ne de olsa “yüzyıllardır tuvalet kağıdı kullanan” bir neslin ahvadıyız ya!..