Güne yeni başlamış, sıcak limonlu çayını keyifle yudumlarken gazete sayfalarını öylesine hatta amaçsızca karıştırıyordu. Her sayfa türlü haberlerle, resimlerle doluydu. Ne zaman gazeteleri eline alsa bunca sayfa kalabalığına rağmen okumaya, kayda değecek birşeyler olmamasına hayıflanıyordu. Gazete sayfalarında yine insanların dramları, mutlulukları, umutları, acıları akıp gidiyordu satırlarda. Çoğu okunmadan geçilen haberlerin detaylarında asılı kalmış yaşamlar çoğunun umurunda bile değildi belki. Bir çok haber sanki her gün okuduğu haberin aynısı gibiydi. İnsanın olduğu her yerde olaylar, yaşanılanlar hep birbirine benziyordu, hatta kanıksanıyordu.

İç sayfalara geldiğinde siyah beyaz, küçük bir haber nasıl olduysa dikkatini çekti. İlk satırları okuyunca ilgisinin çoğaldığını farketti, haberi okudukça bardağındaki sıcak çayı buz kesmeye yüz tutacaktı… Doğuda bir köyde tecavüze uğrayan bir kız çocuğu, töre adı altındaki dayatmalar sonucu öldürülmüştü. Bir an irkildi yerinde! Daha 12 yaşındaki M.A. adlı kız çocuğunun dramıydı bu iki-üç satıra sığdırılan! 12 yaşında yaşamla bağları kopartılan M.A. belki okusaydı, yaşasaydı daha farklı yansırdı gazetelere. Belki günün birinde önemli bir buluş yapardı, belki başarılı bir iş kadını olup bu yönüyle boy gösterirdi renkli sayfalarda, ondan övgü ve takdirle sözedilirdi farklı bir coğrafyada doğup büyümüş olsaydı…

Daha dünyayı tanımadan, hayatın ne olduğunu bilmeden uzak bir akrabasının 50 yaşındaki, 6 çocuklu eşi, o tarlada çalışırken tecavüz etmişti M.A.’ya. Adam evine, çocuklarına, karısına geri dönmüş, küçük kız çocuğu korkunç dramıyla baş başa kalmıştı. Aylar sonra karnı büyümeye başladığında annesi sıkıştırmış, tecavüze uğrayıp, hamile kaldığı ortaya çıkmıştı. Sonra aile meclisi toplanıp töredir diyerek “katli vaciptir!” kararı almıştı. Bu katletme “onurlu görevi” 18 yaşındaki ağabeyine verilmişti. Tecavüze uğradığı tarlaya götürülüp, elleri arkasından bağlanmış, ensesine sıkılan tek kurşunla can vermişti M.A. Pişman değilim diyordu ağabeyi “Çünkü namusumuz temizlendi!”. Hangi namustu temizlenen? Tecavüz eden hiçbir şey olmamış gibi yaşarken, dünyasını kararttığı o küçük, cılız beden toprak olmaya yüz tutmuştu.

M.A. bu dünyada hiçbir iz bırakmadan, hayalleriyle, umutlarıyla yok olup gitmişti. Haberinin yer aldığı gazete sayfası belki de pek çok kişinin dikkatini bile çekmediği bir kağıt parçasıydı yerde rüzgarla uçuşan. Bir zamanlar oynadığı bez bebek, tandır ateşine atılıp kül olmuştu onunla birlikte…

Sahi küçük kız senin adın neydi? Makbule mi, Mihrican mı, Meryem mi, Melike mi? Yoksa Melek mi?
Sahi küçük kız senin adın neydi?